Heyet bugün (12 Temmuz Çarşamba) yaptığı açıklamada, Kudüslü ailelerin hiçbir hukuki gerekçeye dayanılmaksızın evlerinden çıkarılmalarının uluslararası hukuka ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne ve Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'ne göre insanlık suçu sayıldığını dile getirdi. İşgal rejiminin bu şekilde insanları evlerinden zorla çıkararak onları göçe zorladığını ve ırkçı tasfiye politikasını da bu yöntemle yürüttüğünü ifade etti. 

Heyet'in açıklamasında, bu gasp ve tahliye işleminin Kudüslülerin maruz kaldığı ve son zamanlarda her geçen gün daha da kızıştırılan terörün bir parçası olduğuna dikkat çekildi. Bu terörün asıl amacının kendi vatanlarında maddi ve manevi varlıklarına tamamen son vermek ve yerlerine yahudi yerleşimcilerin doldurulması böylece Kudüs'ün tamamen yahudi şehrine dönüştürülmesi olduğuna işaret edildi. 

İşgal altındaki Kudüs'ün Eski Şehir kısmında yer alan Akabetu'l-Halidiyye Mahallesi'nde işgal polisi tarafından zorla tahliye edilen ve Sub Leben Ailesi'ne ait olan eve dün (11 Temmuz Salı) sabah saatlerinden itibaren yahudi yerleşimcilerin el koyduğu haber verildi. İşgal polisi ailenin evini zorla gasp etmiş, aile efradını şiddete başvurarak evden çıkmaya zorlamış, aileyle dayanışma içine girenleri de gözaltına almışlardı. 

İşgalci siyonistlerin söz konusu aileye eziyet ve baskı uygulamaları işgalcilerin tarihi Kudüs şehrini 1967'de işgal etmeleriyle birlikte başlamıştı. Ancak aile, haklarından vazgeçmeyerek işgalci siyonistlerin baskılarına direnmişti. Birkaç yıl önce işgalci gasıplar evin üst kısmına ve diğer bir bölümüne el koymuşlardı. Bunun üzerine aile, etrafı yerleşimci teröristler tarafından kuşatılan evlerinin orta katında ikamet etmeye devam etti. En sonunda işgal polisi aileyi buradan da tamamen çıkardı ve yahudi yerleşimcilerin bütün evi ele geçirmelerine fırsat tanıdı. 

Filistin Enformasyon Merkezi