MEİR BEN ŞABAT: ESAD'IN DÜŞMESİYLE İSRAİL'İN BÖLGEDEKİ GÜCÜ ARTTI

Meir Ben-Şabat, İsrail'in bölgesel etkisinin yeniden güç kazandığını savunarak, bu sürecin İran’ın etkisinin azalması ve Suriye’deki Esed rejiminin zayıflamasıyla mümkün olduğunu ileri sürdü. 

Görüntülenme: 62 Tarih: 02 Mayıs 2025 19:37
MEİR BEN ŞABAT: ESAD'IN DÜŞMESİYLE İSRAİL'İN BÖLGEDEKİ GÜCÜ ARTTI

YDH'nin haberine göre, İsrail'in eski Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Siyonist Strateji Enstitüsü Başkanı Meir Ben-Şabat, İsrail'in bölgesel etkisinin yeniden güç kazandığını savunarak, bu sürecin İran’ın etkisinin azalması ve Suriye’deki Esed rejiminin zayıflamasıyla mümkün olduğunu ileri sürdü. Ben-Şabat’a göre, İsrail’in askeri gücü ve toplumun iç dayanışması, ülkenin karşı karşıya kaldığı güvenlik tehditlerine rağmen varlığını korumasının temel dinamiklerini oluşturuyor.

İsrail merkezli Makor Rishon gazetesinde yayımlanan yazısında Ben-Şabat, İran’ın İsrail çevresinde kurmaya çalıştığı “ateş çemberinin” etkisizleşmesi ve Suriye’de Esad hükümetinin düşüş sürecine girmesinin, İsrail’in bölgedeki konumunu yeniden yapılandırmasına olanak sağladığını dile getirdi.

Misgav düşünce kuruluşunun da başkanlığını yürüten Ben-Şabat, İsrail’in geçmişte karşılaştığı zorluklardan nasıl güçlenerek çıktığını değerlendirdiği yazısında, İsrail’in başarısının yalnızca askeri değil, aynı zamanda toplumsal birlik, moral değerler ve dayanışmayla mümkün olduğunu savundu.

Ortadoğu’daki dengelerde yaşanan değişimi analiz eden Ben-Şabat, İran’ın nüfuzunun zayıflamasının ve Suriye rejiminin çökmesinin, İsrail’in bölgesel liderliğini yeniden tesis etmesine zemin hazırladığını ifade etti. Bu gelişmelerin ardından İsrail’in güç kazandığını ve uluslararası sahnede daha sağlam bir konuma yerleştiğini kaydetti.

Siyonist stratejiste göre, İsrail’in Suriye karşısında elde ettiği askeri başarı ve bölgesel etkisi, İsrail ordusunun kapasitesini bir kez daha ortaya koydu. Bu başarının, bölgedeki dengeleri İsrail lehine çevirdiğini belirtti.

Yazısında 1948 yılında İsrail devletinin kurulduğu dönemi hatırlatan Ben-Şabat, David Ben-Gurion’un “Devletin kaderi yalnızca ordunun değil, halkın ellerindedir” sözünü hatırlatarak, bu ilkenin bugün de geçerliliğini koruduğunu belirtti. İsrail'in güvenliğinin yalnızca orduya değil, tüm güvenlik sistemine dayandığını ve bu yapının ülkenin varlığını sürdürebilmesi açısından kritik öneme sahip olduğunu vurguladı.

Ben-Şabat, İsrail’in 77. Bağımsızlık Günü yaklaşırken karşı karşıya olduğu tehditleri sıraladı: Gazze’de süren savaş, artan can kayıpları, İsrailli esirlerin akıbeti, bölgedeki askeri operasyonların rutinleşmesi, Yemen’den fırlatılan füzelerin engellenmesi gibi unsurların, İsrail’in güvenlik reflekslerini yeniden şekillendirdiğini öne sürdü.

İran’ın nükleer faaliyetlerinin hâlâ bölgesel güvenlik için büyük bir tehdit oluşturduğunu dile getiren Ben-Şabat, güvenlik endişelerinin artık İsrail toplumunun gündelik yaşamının ayrılmaz bir parçası haline geldiğini savundu.

Ben-Şabat, “Sonsuza dek kılıcımızla mı yaşayacağız? Bunu bilemeyiz” diyerek İsrail’in güvenlik politikalarına dair derin bir sorgulamayı gündeme getirirken, barış arzusunun İsrail toplumunun zihninde ve kalbinde köklü bir şekilde varlığını sürdürdüğünü dile getirdi. Ancak, barışa ulaşmanın yalnızca iyi niyetle değil, tehditler karşısında zafer elde ederek mümkün olabileceğini vurguladı.

Barışın sağlanabilmesi için zaman zaman güç kullanmanın kaçınılmaz olabileceğini ifade eden Ben-Şabat, İsrail’in kuruluş yıllarında temel aldığı “seferber toplum” ve “halk ordusu” gibi kavramlara, savaş sonrası dönemde yeniden dönmek zorunda kalacağını öngördü. Bu dönüşümün, devletin sürekliliği açısından elzem olduğunu savundu.

Ben-Şabat ayrıca, vatandaşlık eğitiminin güçlendirilmesi, toprak bağlılığının derinleştirilmesi ve özellikle entelektüel ile idari alanlarda değerlerin yeniden pekiştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Yerleşimcilerin yalnızca kendi çıkarlarını değil, ülkenin genel refahını da gözetmesi gerektiğini vurguladı.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pizişkiyan’ın Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmaya atıf yapan Ben-Şabat, İsrail’in savaş sürecinde takındığı tutumun dünya tarafından açıkça görüldüğünü söyledi. Pizişkiyan’ın, “Savaş boyunca dünya İsrail’in gerçek yüzünü gördü” sözlerini hatırlatarak, İsrail’in savunma başarısının uluslararası kamuoyunda yankı bulduğunu iddia etti.

Ben-Şabat, İsrail’in savaşta gösterdiği kararlılığın, düşmanlarının beklentilerini alt üst ettiğini ve onların İsrail’in kapasitesini yanlış değerlendirdiklerini ileri sürdü. İsrail’in farklı cephelerde uzun süre savaşamayıp, baskılara boyun eğeceği yönündeki tahminlerin gerçekliği yansıtmadığını savundu.

Yazısının sonunda, İsrail toplumunun gösterdiği direnç ve fedakârlığın, hem içeride hem dışarıda hayranlıkla karşılandığını belirtti. Özellikle genç kuşağın gösterdiği kahramanlık ve düzenli ile yedek askerlerin dayanıklılığı sayesinde İsrail’in direncinin daha da güçlendiğini ifade etti.

Son olarak Ben-Şabat, 7 Ekim sonrasında İsrail toplumunun artık eski halinde olmadığını; yaşanan deneyimlerin, toplumda daha büyük bir bilinç ve sorumluluk duygusu oluşturduğunu belirtti.

Yorumlar