İBRAHİM REİSİ: İSRAİL İLE İLİŞKİSİ OLAN ÜLKELERİN ALLAH'A VE İNSANLIĞIN VİCDANINA HESAP VERMESİ GEREKİYOR

Reisi işgal rejimi ile ekonomik ilişkilerini devam ettiren ülkelere de değindi: İslam ülkeleri birlik olsaydı, gaspçı İsrail rejiminin bu kadar cinayetlerine tanık olur muyduk? İslam ülkeleri Devrimin Lideri'nin bu rejime karşı birlik olma çağrısını dinlemiş olsaydı, İsrail bu suçları işlemeye cesaret edebilir miydi? Gazze'de bu rejimin suçlarının başladığı gün İslam ülkeleriyle tüm ekonomik ilişkiler kesilmiş olsaydı, bugün bu olaylara tanık olur muyduk? İsrail'le ilişkisi olan ülkelerin Allah'a ve insanlığın vicdanına hesap vermesi gerekiyor. 

Görüntülenme: 541 Tarih: 14 Ocak 2024 18:36
İBRAHİM REİSİ: İSRAİL İLE İLİŞKİSİ OLAN ÜLKELERİN ALLAH'A VE İNSANLIĞIN VİCDANINA HESAP VERMESİ GEREKİYOR

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi bu sabah Pazar günü düzenlenen "Aksa Tufanı ve İnsanlığın Vicdanının Uyanışı" konulu uluslararası konferansta şunları söyledi: İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Derneği'nin kuruluş felsefesi, mezhepler ve kanaat önderleri arasındaki tanışıklık düzeyini geliştirmek, bu alandaki bilgi ve birikimleri arttırmak, mezheplerin birbirlerine karşı karşılıklı saygısını teşvik etmek, farklı mezhep düşünürleri arasında İslam kardeşliğini güçlendirmek ve nihayetinde insanlık için pek çok faydası olacak tek bir İslam Ümmeti oluşturmaktır

Reisi sözlerine şöyle devam etti: Bugün Filistin meselesi İslam aleminin en önemli meselesidir ve İmam Humeyni (r.a) ve Devrim Lideri bu konuyu çokça vurgulamışlardır. Ayrıca bu konu İslam dünyasındaki tüm din ve mezheplerin meselesidir ve bu aynı zamanda dünyadaki özgür ruhlu insanların da meselesi haline gelmiştir.

Filistin'in doğru analiz edilmesi gerektiğini vurgulayan İran Cumhurbaşkanı, şunları kaydetti:

ABD ve İngiltere tarafından yönetilen sömürge sistemi, 75 yıl önce şeytani bir planla Filistin topraklarını işgal etme kararı aldı. Bu işgalde Filistin halkını ve bölge halkını da öldürdüler, yok ettiler, zulmettiler. Filistin meselesinde iki görüş vardı; Biri direnmek ve zulme karşı durmak, ikincisi ise bu zulme ve tecavüze karşı uzlaşma ve geri adım.

Reisi şöyle devam etti: İslam Devrimi'nin zaferinden önce de tarihte Filistin meselesine ilişkin vakalar yaşanmış ancak Filistin halkının bakış açısı karşı duruş ve direniş olmuş, bazı siyasi akımlar tarafından inişler ve çıkışlar yaşanmıştır. Uzlaşma sürecinin ya da uzlaşma düşüncesinin işe yaramadığını, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün ya da bazı siyasi akımların Camp David, Şarm el-Şeyh, Oslo gibi anlaşmaları müzakere edip kabul ettiklerinde işe yaramadığını ve bir sonuca varmadığını gördük.

Bu anlaşmalarda hiçbir şey yapılmamasının sebebi ise tarafların anlaşmaya uymamasıydı ki bu da insanlığa zulmeden tahakkümcü tarafların genel özelliğidir. Gaspçı ve zalim İsrail rejiminin ihlal ettiği, uluslararası kuruluşların kararlarına uymadığı, uluslararası düzeyde 400'ün üzerinde bildiri, karar ve karar bulunmaktadır.

Lübnan'da, Filistin'de, Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de ve İslam dünyasının diğer bölgelerinde direniş cephesi her zaman saldırganlığa karşı direnir ve başka yolu da yoktur.

İran halkının direnişi de sonuç vermiş ve devrim zaferle sonuçlanmıştır. İsrail'e karşı 2 gün, 22 gün, 33 gün ve 100 gün süren savaşlarda direniş sonuç vermiş, Filistin galip gelmiş, Siyonist rejim ve destekçileri yenilgiye uğratılmıştır.

İbrahim Reisi sözlerine şunları ekledi: 7 Ekim bu savaşın ve mücadelenin başlangıcı değil aksine 75 yıl önce Filistin’in gaspı ile beraber başladığını görmekteyiz ya da İsrail'deki yeni saldırgan hükümetin iktidarı döneminde Batı Şeria'da 200'den fazla silahsız insanın şehit edilmesiyle. Bugün Filistin'deki herkes, Siyonist rejimin her türlü anlaşma sonrasında saldırganlığını sürdürdüğünü açıkça görmektedir.

Filistinliler kendi inisiyatifleriyle savaşı taşlarla yapılan bir mücadelen füzeler ve insansız hava araçlarıyla yapılan bir savaşa yükselttiler. Biz de Filistin'i ve direniş gruplarını desteklediğimizi açıkladık ve bunu da her zaman yüksek sesle söyledik.

İşgale son verilmeli ve işgalciler cezalandırılmalıdır. Bütün dinlerde işgalciyle baş etme yöntemi budur. Devam eden işgal ne mülkiyet ne de meşruiyet getirir; Bir kimse, birinin evini veya arazisine el koyarsa onun devam eden işgali meşruiyet ve mülkiyet hakkı getirir mi? Dünyadaki hangi hukuk sistemi ve hukuk ekolü, mülkiyet ve meşruiyet işgalinin devamını kabul ediyor?

İşgal süresi arttıkça işgalcinin cezası da artar; bu sorunu çözmenin doğru yöntemi, Dini Lider'in de belirttiği gibi her dinden her Filistinlinin bu ülkenin geleceğini belirlemek için oy hakkına sahip olması yönündeki yöntemdir.

Son olaylarda binlerce çocuk acımasızca öldürülüyor ve insan vicdanını neyin uyandırdığını, Filistinli şehitlerin ve Filistinli çocukların dünyayı cehaletten uyandırdığını görmek zorundayız. İnsan vicdanının bu uyanışını korumak ve teşvik etmek İslam ümmetinin üzerine düşen ağır görevlerinden biridir.

İran Cumhurbaşkanı şöyle devam etti: Dünyanın kötü insanları Mücahitleri şeytan olarak lanse etmeye çalıştı ama bugün Amerika'nın tüm kötülüklerin merkezi olduğu tüm dünya için açık bir gerçek haline geldi.

Bu yıllarda devrimin lideri Filistin'e verdiği destekten bir an olsun geri adım atmadı. Siyonist rejimle ilişkileri normalleştirmek isteyenlere de uyarılarda bulunmuştu. Bu rejimle normalleşmenin bölge ülkelerinin güvenliğini sağlamayacağını defalarca açıkladı.  Şunu da görmek lazım; Bugün normalleşme peşinde olanlar nerede? Normalleşenler halkının yüzüne bakabilecek mi?

Reisi şunlara dikkat çekti: Bugün Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen'in Siyonist rejime karşı duruşundan ötürü övülmesi gerekir. Cesur, güçlü ve gayretli Yemen, mazlum Filistin halkını savunmaktadır ve bu cesaret İslam ümmeti tarafından takdir edilmektedir. İslam ülkeleri halklarına fırsat verilirse Filistin'e gönderilmeye hazır ordular göreceksiniz. İslam milleti Filistin'i savunmaya hazırdır.

İnsan haklarını dünya ülkelerine baskı yapma aracı olarak kullanan, insan haklarını baskı stratejisine dönüşen ülke ve dünya halklarına Amerika'nın ve Siyonist rejimi destekleyen ülkelerin gerçek yüzü gösterilmeli.

Reisi işgal rejimi ile ekonomik ilişkilerini devam ettiren ülkelere de değindi: İslam ülkeleri birlik olsaydı, gaspçı İsrail rejiminin bu kadar cinayetlerine tanık olur muyduk? İslam ülkeleri Devrimin Lideri'nin bu rejime karşı birlik olma çağrısını dinlemiş olsaydı, İsrail bu suçları işlemeye cesaret edebilir miydi? Gazze'de bu rejimin suçlarının başladığı gün İslam ülkeleriyle tüm ekonomik ilişkiler kesilmiş olsaydı, bugün bu olaylara tanık olur muyduk? İsrail'le ilişkisi olan ülkelerin Allah'a ve insanlığın vicdanına hesap vermesi gerekiyor.

Bu olayların üzerinden 100 gün geçti ve Uluslararası Mahkeme kuruldu ama Siyonist rejim ve ABD mahkemeyi sürecin dışına çıkarmaya çalışıyor ama o mahkemenin mütevelli heyeti Allah'a, insanlığa ve tarihe hesap verecek. Mahkeme adil bir karar verirse İslam ümmeti ve insanlık onu takdir eder ama Allah esirgesin baskıcı güçlerin etkisine girerse, bilin ki onlar için bir onur kalmamış demektir. İnsanlığın bu mahkemeden beklediği, gaspçı Siyonist rejimin adil bir şekilde karara bağlanması ve kınanmasıdır.

Bu rejimin yaptığı insanlık suçudur, savaş suçudur, insan hakları ihlalidir ve tüm uluslararası kanunlar ve kararlar çiğnenmiştir. Uluslararası meclisler, Arap Birliği, İslam Konferansı ve uluslararası örgütler bu suçlar karşısında etkinliğini kaybetmiştir. İslam ümmetinin onlardan beklentisi geri dönüp Filistin'e karşı görevlerini yapmalarıdır.

Zaferin Filistin'den yükseleceğini, Siyonist rejimin ise yok olacağını kesin olarak biliyoruz. Başkaları bunun geç ve uzak olacağını düşünebilir ama biz bunun çok yakın ve ulaşılabilir olduğunu düşünüyoruz ve İsrail'in yok oluşunu inşallah yakın zamanda göreceğiz.

tesnim

Yorumlar