HİZBULLAH KOMUTANI SAVAŞ ALANINDAKİ SON DURUMU ANLATTI

Vefik Gansuh tarafından al-akhbar.com adlı internet sitesinde kaleme alınan “DİRENİŞTEKİ BİR SAHA SUBAYI, GÜNEY CEPHESİ GÜNLÜĞÜNÜ AKTARIYOR: DÜŞMANIN SAVAŞMAYA MECALİ YOK VE BİZ İSTİHBARATTA DAHA ÜSTÜNÜZ” başlıklı yazıyı siz kıymetli okuyucularımız için çevirdik. 

Görüntülenme: 252 Tarih: 26 Aralık 2023 21:12
HİZBULLAH KOMUTANI SAVAŞ ALANINDAKİ SON DURUMU ANLATTI

Güney Lübnan'ın bir bölgesinde, İslami Direniş'e bağlı merkezlerden birinde, geniş bir salonda, büyük bir masanın başında, sivil kıyafetler giyen elli yaşlarında bir adam oturmuş ve otuzlarındaki genç bir adamın PowerPoint sunumunun başlaması için dizüstü bilgisayardaki hazırlığını bitirmesini bekliyordu. Elli yaşlarındaki bu adamın sakinliği, onun üst düzey bir saha subayı olduğunu, Lübnan'daki İslami Direniş operasyonlarını yönetmekten sorumlu dar bir grubun bir ferdi olduğunu, düşman ordusunun büyük bir kısmını Lübnan sınırında meşgul eden ve uğraştıran cephenin idaresini üstlendiğini ve işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki kolonilerde yaşayan on binlerce yerleşimciyi “yerinden ettiğini” akla getirmiyordu. Otuz yaşlarındaki adamın giydiği bordo, spor, deri ceket ve kot pantolon, onun sadece dizüstü bilgisayarı ve ekranı hazırlayıp sonra çıkıp gidecek bir tekniker olduğunu düşündürüyordu. Sunum, benim “tekniker” olduğunu düşündüğüm şahsa söz verilmesiyle başlıyordu ve bu kişi İsrail ordusunu -piramidin tepesinden en küçük grubuna kadar- anlatmaya koyuluyordu: Tümenlerin, tugayların, alayların, taburların, müfrezelerin isimleri; komuta karargahları, düşmanın konuşlanma durumu ve hatları, cephedeki dağılımlar, sayılar, mekanizmalar… O kadar ki onun neredeyse sınırın diğer tarafında ikamet ettiğini zannediyordunuz: “İnisiyatif hâlâ büyük ölçüde direnişin elinde.” 77 gün boyunca cephede düşmanla meşgul olduktan sonra saha subayı bunu doğruluyor ve şunu ekliyordu: “Şu ana kadar direniş elindekilerin yalnızca ihmal edilebilir bir kısmını kullandı. Hatta sahip olduğumuz yeni silahların türlerinden çok az bir kısmını tecrübe ettik. Biz üstün durumdayız ve hâlâ inisiyatif bizde. Mevcut durumda tüm kartlarımızı açmak zorunda değiliz.” Pek çok kişinin “direniş saflarındaki çok sayıda şehidin varlığıyla” ilgi soruya subayın bir açıklaması vardı ve şuna dikkat çekiyordu: “Biz ve düşman ordusu sürekli hareket halindeyiz ve her iki taraf da sahadaki olaylara göre taktiklerini değiştiriyor. İlk aşamada, düşmanın kısa sürede çözümünü bulduğumuz taktikleri nedeniyle çok sayıda şehit düştü. Çözümle birlikte şehit sayısı azaldı. Tekrar sayının yükselmesi, düşmanın bizim taktiklerimize çözüm bulduğu anlamına gelir. Dolayısıyla o zaman biz de yine taktik değiştirme yoluna gideriz ve bu böylece sürer.” “Şu an içinde bulunduğumuz düşük yoğunluktaki savaş durumu, bizi tamamen gizli kalmaya zorlamıyor. Bununla beraber bazı insani hataların dışında şehit sayısının azalmasına yol açan çözümler de bulduk.” Saha subayı, Hizbullah'ın güçlerini Litani'nin güneyinden çekmemesi halinde düşmanın Lübnan'a savaş açma tehdidini bir bağlama oturtuyor: “Psikolojik savaş ve kuzey kolonilerinin sakinlerinin öfkesini kontrol altına alma girişimi. Elbette buna hazırız; ama askerî açıdan ve mantıken düşmanın aynı anda iki cephe açması mümkün değil. Sürpriz unsurunun kaybolduğu doğru; fakat bu bizim için de düşman için de geçerli. Gazze'de yaşananlardan biz de dersler çıkarıyoruz. Eğer bahis, düşmanın ateş gücüne ve onun yıkıcı kapasitesine bağlıysa düşman da karşılığında direnişin silahlarının yıkıcı kapasitesinin boyutunun farkında. Dolayısıyla hareket halindeki cephede vaziyet, altın terazisinde ve hareket halindeki angajman kuralları çerçevesinde değerlendiriliyor.” Ayrıca saha subayı, işgal ordusunun sınırdaki düzenine ilişkin verilerin; piyade, zırhlı araç, istihbarat ve topçu mevzilerinin dağılımı ile yeni çalışma alanlarının taksimine, takviye getirmesine ve sınırın diğer tarafında üçten fazla askeri tümenin yani yaklaşık 50.000 askerin varlığına rağmen savunma durumuna işaret ettiğini söylüyor. Bu konuşlandırmanın bir kısmının, elektronik alemde botlarla sınır boyunca radar ve gözetleme sistemlerini hedef alan İslami Direniş’in “kuleler savaşının” yansımalarını telafi etmeyi amaçladığına dikkat çekiyor. Zira düşman daha önce karada ve havada istihbarat araştırmaları açısından dünyanın en güçlüleri arasında yer alan, beton duvar ve kablosuz sensör sistemli teknik çitle birlikte bir savunma hattı kurmuştu. Çatışmaların başlangıcından bu yana bu hat “tamamen kör” durumdaydı; bu durum, bu ekipmanların sınıra insan yaklaşmasına izin vermesinin ardından düşmanın, üç savunma hattını konuşlandırarak ilgili hattı değiştirmeye çalışmasına neden oldu: Birincisi öndeki uç bölgelerine ve sınır kolonilerine yakın, ikincisi 2 km derinlikte kolonilerin çevresinde, üçüncüsü ise 7 km derinlikte. Aynı zamanda Siyonist düşman, sivil araçlara benzeri görülmemiş bir şekilde güvenmek, sınır bölgelerini sürekli hedef almak, kuvvetlerine atış yapılmak için kullanılabilecek alanlara önleyici ateş açmak, insanların üstlendiği istihbarat faaliyetlerini tüm bu süre zarfında sınırda uygulamak ve durumun devam etmemesi gerektiğini vurgulayan göz korkutucu bir medya kampanyasına başvurmak gibi yeni taktiklere başvurmak zorunda kaldı. Saha subayı ayrıca şunu da doğruluyor: “Düşmanın bilgi toplama açısından kaybının boyutu, iki hafta içinde bilgi ve istihbarat durumunun % 95'ini savaştan önceki durumuna geri getirebilen direnişin kaybından daha büyük. Yine düşman toprakları üzerinde sürekli olarak insansız hava araçlarıyla bizim tarafımızdan keşif yapılmaya devam ediyor ve düşman onları vuramadan gidip gelen çok sayıda İHA’mız var.” “Kuleler savaşına” dönecek olursak, direnişteki kaynak, bahsettiğimiz şeyin binalarda ve mağazalarda kullanılanlar gibi güvenlik kameraları değil, entegre bir casusluk ve gözetleme sistemi ile her biri yüz binlerce dolara mal olan radar ve antenlerden oluşan bir ağ olduğuna işaret ediyor. Önemli olan bu sistemlerin istihbarat olarak düşmana ne kadar fayda sağladığı. Tam burada güney bölgesinin tamamının, en az 10 kilometre derinlikte yapışık nizam izlenmesinden bahsediliyor ve bu sistemlerden bazılarının menzilinin yüksek kalitede 35 kilometreye ulaştığı, bazılarının ise bilgi toplama, bağlantıyı kesme, bağlantı kurma, özet çıkarma, hack’leme ve ajan atama özellikleri bulunan “entegre istihbarat aygıtları” olduğu belirtiliyor. Kaynak, bu alanlardan bazılarının, Suriye ve Irak'a ve belki de bu bölgelerin de ötesine düzenlenen bölgesel düzeydeki askeri operasyonlar ve istihbarat operasyonlarıyla bağlantılı stratejik bir öneme sahip yerler olduğuna dikkat çekiyor. Mesela bunlardan en öne çıkanının, gelişmiş anten cihazlarına, insansız hava aracı engelleme sistemine, onlarca kilometre görüş mesafesi olan termal optik sistem ve uzun menzilli hedefler için hava radarına sahip Cel el-Alem bölgesi olduğu belirtiliyor.

Kudüs Haber Ajansı - KHA | kudushaber.com.tr

Yorumlar