ARİF ÖZEL: MÜSLÜMANLARIN ÖNCELİKLİ DAVASI KUDÜS'TÜR

Araştırmacı Yazar Arif Özel; Kudüs günü soruşturmasını sizler için yanıtladı. 

Görüntülenme: 1243 Tarih: 20 Nisan 2022 07:58
ARİF ÖZEL: MÜSLÜMANLARIN ÖNCELİKLİ DAVASI KUDÜS'TÜR

1. Öncelikle sizi tanımak istiyoruz. Kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Arif Özel. 1967 Kütahya – Tavşanlı doğumluyum. İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra İlahiyat tahsili yaptım. Hayatımı öğretmen olarak sürdürüyorum. Bunun dışında bir şey yok. Elhamdülillah sıradan biriyim. Kudüs ile ilk tanışıklığım, ilk lise yıllarında Edebiyat, Mavera ve Diriliş dergilerindeki yazı ve şiirlerle oldu. Akabinde Siyonizm ile ilgili bir-iki kitap. Allah vesile olanlardan razı olsun. Ölenlere Kudüs kadar rahmet, hayatta olanlara Mescid-i Aksa kadar bereket ihsan etsin.

2. Kudüs’ün Müslümanlar için önemi nedir?

Kudüs, insanlık tarihinin iki kıblesinden biridir. Allah’ın yüce peygamberi Hz. Musa (a) verdiği mücadeleyi Kudüs’e müteveccih olarak ortaya koymuştu. Kur’an-ı Kerim’de anlatılan uzun mücadele dönemi, insanlığa bir kıble göstermek içindi. Ama maalesef ömrü vefa etmedi. Ardından Musa’nın yiğidi Yuşa (a) Kudüs (İlya, Ürşalim, Yerusalem, Dâru’s-Selâm)’ü İslam toprağı haline getirmiştir. Hz. Davud zamanında ise burası bir Medinetü’s-Selâm olmuştur. Hz. Musa’nın açtığı gece yürüyüşü (İsrâ) yolu, O’nu takip edenler tarafından kat’edilmiştir.

Hz. Musa’dan sonra gönderilen bütün ilahi elçiler bu şehri yüceltmişlerdir. Kudüs, ilahi egemenliğin sırrı ve üssü olmuştur. Kudüs işgal altında ise küfür ve zulüm, özgürse tevhid ve adalet hakim olmuştur.

Bu çerçeveden baktığımızda insanlığın orta zamanlarının kıblesi ve peygamberlerin tebliğinin mihveri olmuştur Kudüs.

Ahir zaman peygamberi, gözümüzün ışığı, gönüllerin safası ve akılların burhanı olan Şanı Yüce Peygamberimiz (sav) de bu özgürlük mihrabına ve ilahi rahmet ve bereket menbaına müteveccih namazlarını kılmıştır.

İnsanlığın ilk kıblesi olan Kabe’ye yüzünü dönme emri almadan çıktığı İsra ve Mirac yolculuklarının uğrağı Kudüs olmuştur. Mirac elbette mekan tanımaz. Ancak tüm insanlığın miracı Mescid-i Aksa’ya varmakla, İsra’yı, yani cahiliyye karanlıkları içerisinde tevhid ve adalet mücadelesi vermeyi gerçekleştirmekle mümkündür. Şanı Yüce Peygamberimiz’in çıktığı bu yolculuk, Hz. Ömer’in hılafetinde Kudüs’ün fethiyle kemale ermiş ve Kudüs, insanlığın özgürlük sembolü olmuştur.

Müslümanların tarihine baktığımızda görürüz ki, Müslümanlar birliklerini kaybedip dünyaya daldıkları dönemde Allah, ilahi bir ceza olarak Kudüs’ü ellerinden almış ve ümmet namusunu Selahaddin Eyyubi ile kurtarmıştır.

3.  Kudüs’ün özgürlüğü İslami mücadelenin öncelikleri arasında olmalı mıdır?

1917 yılında Müslümanlar ilahi hilafet görevini yerine getirmekten tam anlamıyla aciz kaldıkları bir dönemde Allah, Kudüs’ü tekrar ümmetin elinden almış, bu durum fitne ve  fesadın bütün kapılarını açmıştır. Müslümanlar 1979 İran İslam İnkılabı’na kadar zillet ve acziyet içerisinde yaşamışlardır. Kudüssüz ümmet, özgürlük ve adaletten, tevhid ve izzetten uzak bir ümmet olmuştur.

1948’de şeytani İsrail devleti ilan edilmekle de İblis, bu zillet ve mağlubiyete kendi mührünü vurmuştur.

Fiilen işgal edilmiş İslam toprakları, İblis’in içimizden devşirdiği dostları vasıtasıyla küresel küfrün eline geçmiştir. İslam coğrafyasında her yer bu devşirmelere emanet edilirken, Kudüs ve çevresine dünyanın çeşitli yerlerinden İblis’in has oğlanları taşınmış ve Filistin bunlara emanet edilmiştir. Elbette İblis, biz gaflet ve uzaklık ehlinden daha uyanık olduğu için bunu yapmıştır.

Şeytani ve emperyalist güçler ümmeti bir teşbih gibi tutsaklık ipine dizmişler ve bir imame gibi İsrail ile bu ipi bağlamışlardır. Tesbih tanelerinin ipten bağımsız hareket etmeleri muhaldir.

İsrail, sadece küçük bir İslam toprağını işgal eden güç değil, bütün İslam topraklarını saran habis cehennemî bir esaret zinciridir.

Bakınız emperyalist kafirlerle savaşan Çeçen, Boşnak, Afganistanlı, Iraklı … liderler bizzat cephede ölür ve öldürülürlerken, hep “Bizim öncelikli davamız İsrail’in yok olması ve Kudüs’ün özgürlüğüdür” dediler. Şehid Üstad Hasan el-Benna, Şehid Mütefekkir Seyyid KUTUB, Allame Mevdudi, Merhum Üstad Mustafa SIBAİ, Merhum Necmeddin Erbakan Hoca, Merhum İmam Humeyni, Merhum bilge Aliya İzzetbegoviç, Şehid Allame Murtaza Mutahhari ve daha nice mücadele erlerinin öncelikli davası Kudüs ve Filistin idi.

Kur’an ve Sünnet’e dönüş hareketleri, aynı zamanda Siyonizm karşıtıdır. Bu, bugünlerde yıldönümü olan Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atılmasına karşı oluş gibi bir itiraz değil, aksine küresel tağutlarla mücadelenin mihveri olan bir duruştur.

Mekke ve Medine’nin ve ümmetin özgürleşmesi, önce kirlenen namusun temizlenmesi, göklerin egemenliğinin kapısı olan Kudüs’ün İblis’in elinden alınmasıyla mümkündür. Bu kapı, Âlemlerin Rabbi’ne tevbe kapısıdır.

Bu kapıdan girmek, gerçek özgürlüğe, bereket ve rahmet yurduna girmek demektir. Tağutun tahtı Kudüs’te kurulmuştur.

Büyük Şeytan Amerika’nın ve siyonizmin emir eri olan mel’un Şah Rıza Pehlevi’nin, 1960’lı yıllarda İran’da İmam Humeyni’den hakkında konuşmamasını istediği üç konudan biri, İsrail idi.

Binaenaleyh Kudüs’ün özgürlüğü, tağutu inkâr emrinin somutlaşmış halidir. İslami mücadele tevhid ve adaleti hakim kılma mücadelesidir. Tevhid ve adaletin pratiği de siyonizme karşı mücadele etmek, Kudüs’ü özgürleştirmektir. İslami olmak iddiasındaki bütün yapıların hakkaniyetinin ölçütü budur. Kudüs’ten uzak olan, ilahi dergâhtan da uzaktır. Kudüs’ün özgürlüğü, İslami hareketin âmentüsüdür. Ümmet eğer düştüğü yerden kalkacaksa Kudüs’ten kalkmalıdır.

4.  Kudüs ve Filistin meselesinin İsrail ile yapılacak barış görüşmeleri ile çözülebileceğine inanıyor musunuz?

Barış ancak eşit saygınlar arasında olabilir. İsrail, farazi, vehmi ve gasıp bir devlet. İsrail yoktur, batıldır, karanlıktır. İsrail ile yapılacak bir barış, onun varlığını meşrulaştırmaktır. Yüzyılın başındaki işgalleri ve kafirlerin hakimiyetini içselleştirmektir. İblis’e boyun eğmedir. Hiç kimsenin bu şecere-i habise ile barış yapma hakkı olamaz. Filistinlilerin de buna hakkı yoktur. Zaten hiçbir direniş grubu da bu kirli düşünceyi kabul etmemektedir. İsrail ile neyin barışını yapacağız? Döktükleri kanı mı meşru görüyoruz? İslam topraklarını işgal etmesini mi? Ümmetin bütün kaynaklarını tarümar etmesini mi? Müslümanları birbirine düşürmesini mi? Çocuklarımızı iğfal etmesini mi? İzzeddin Kassam’ı şehid etmesini mi? Şeyh Ahmed Yasin’i, Rantisi’yi, Şikaki’yi, Abbas Musevi’yi, masum bebeklerin kanını, kirletilmiş ırzları, yıkılmış yuvaları…

İsrail, İblis’tir ve İblis ile barış, Âlemlerin Rabbi’nden uzaklaşmaktır, zillet ve meskenettir.

Olmayanı var kabul etmek cinnettir ve hakikate ihanettir.

5. Ramazan ayının son Cum’ası, Dünya Kudüs Günü olarak anılmaktadır. Kudüs günü ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Rahmetli İmam Humeyni, Kudüs’ün ve İsrail’in ne demek olduğunu çok iyi bildiği için çıktığı gece yolculuğunun durağı olarak Filistin’in özgürlüğünü göstermiştir. Ramazan ayının son Cum’asını Dünya Kudüs Günü olarak ilan etmiş ve Kudüs Günü’nü mustaz’afların müstekbirlere galip geleceği gün olarak nitelendirmiştir. Yukarıdaki maddelerde yazdıklarımız, bugünün önemini yeterince ortaya koymaktadır. Kur’an ve ibadet ayında, Kadir gecelerinde, bir Cum’a gününde, ümmetin Allah Tebârek ve Teâlâ’ya en yakın olduğu günlerde Rabb’lerinden niyazıdır Kudüs. Bugün, Kudüs aşkının ve şeytani güçlere düşmanlığın sokaklarda ve meydanlarda haykırıldığı gündür. İslam âleminde, yüreğinde özgürlük ve adalet ateşi taşıyanlar, ırk, mezhep, meşrep farklılığı olmaksızın 34 yıldır bugünü ihya etmektedirler. Acaba ümmet-i Muhammed’i birleştirecek Kudüs ve Siyonizm kadar açık başka bir husus var mıdır?

6. Müslümanlar Dünya Kudüs Günü’ne yeterli düzeyde ilgi gösteriyorlar mı? Göstermiyorlarsa sizce nedeni nedir?

Müslümanlar Kudüs Günü’ne görünen o ki yeterli ilgiyi göstermiyorlar. Bunun birçok sebebini sıralamak mümkün. Ancak ben bir tanesini ve en önemlisini zikredeyim: Müslümanlar düşman tanımını ortaya koymakta acziyete düşmüşlerdir. Bölgesel veya grupsal sorunlarını önceleyip asıl düşmanı teşhiste kifayetsiz kalmışlardır. İcad edilmiş vehmî düşmanları var Müslümanların.

Âlemlerin Rabbi’ni bulmanın önünde engeller olduğu gibi, sahte tanrıları teşhisin önünde de engeller vardır. Lat ile Menat ile uğraşırken Firavunlar ve Nemrudlardan, Firavun ve Nemrudlarla uğraşırken de İblis’den gaflet etmek mümkündür.

Müslümanlar, İblis’in hilelerine mağlup oluyorlar. İsrail’in yok olmasının, mezhep, meşrep, grup, parti ve  cemaatin çıkarlarından daha öncelikli olduğu bilincine sahip değiller. Bu nedenle bu sosyal aidiyetlerin faaliyetlerine katılan milyonların Kudüs Günü’nden gaflet ettiklerine şahid oluyoruz.

Küresel güçlerin İhvan-ı Müslimin’e, Hamas ve İslami Cihad’a, Milli Görüş Hareketi’ne, Hizbullah’a ve İran’a gösterdikleri düşmanlığın altında yatan, bu hareketlerdeki Kudüs bilincidir.

7.  Kudüs’ün özgürlüğü ve Kudüs davasının yaygınlaşması için neler yapılabilir?

Meydanlarda “Kahrolsun İsrail” ve  “Allahu Ekber” nidalarını haykırmak, Kudüs ve Siyonizm düşmanlığını İslami gruplar arasında tervic etmek, ihtilaflarımız ne olursa olsun bu konuda müttefik olmaya gayret etmek,Bütün gruplardan yazar, hoca, üstadları… bugünlerde konuşturmak,

Panel, konferans, seminer, sempozyum…lar düzenlemek,Gençler arasında Kudüs ve Siyonizm konulu yarışmalar (şiir, hikaye, makale, araştırma, bilgi, resim, film…) düzenlemek,

Kudüs konulu marşlar bestelemek,

İsrail ve yandaşlarının mallarına boykot bilincini yaymak ve canlı tutmak,

Sofra duaları dahil bütün dualarımıza Kudüs ve siyonizmi dahil etmek,

Çocuklarımıza Kudüs davasının şehidlerinin isimlerini vermek,

Kudüs ve siyonizmi camilere sokmak,

Hükumete mümkün olan yollarla baskı yapmak,

Kudüs için sürekli sadaka ve yardım organizasyonları düzenlemek,

Ve her ortamda bunu dillendirmek…

8. Soruşturmamıza katıldığınız için teşekkür ederi.

Estağfirullah, ben müteşekkirim. Soruşturmanın hayırlara vesile olmasını dilerim. Özgür Kudüs ve İsrailsiz bir dünyaya kavuşmak niyazıyla…

ekrangazetesi.com

Yorumlar