Siyonist rejim uzmanlarının ve çevrelerinin bu rejimin yakında yıkılacağına dair itiraflarının ardından ünlü İsrailli yazar ve analist "Mikhail Prizon", Siyonist toplumdaki iç bölünme ve yozlaşma yoluyla sahte İsrail rejiminin yıkılmasının senaryosunu çizdi.
Bu Siyonist analist, İbranice Haaretz gazetesinde yayınlanan bir makalede, tüm medeni insanların yakında İsrail'i (İşgal Altındaki Filistin) terk edeceğini ve bu topraklarda sadece aşırılık yanlılarının ve faşistlerin kalacağını ve İsrail'in yıkımına kadar bu toprakları yöneteceğini vurguladı.
İşgal rejiminin solcuları ile bağlantılı olan bu yazar, yazısının devamında, "1948'de (işgal altındaki Filistin topraklarında sahte İsrail rejiminin kurulduğu yıl) İsrailliler için umut dönemi başladı, ancak 1967'de aşırılık yanlılarının İsrail toplumuna girdiği yıkım aşamasına girdik. Bu aşamada, sadece liderler değil, tüm İsrail toplumu aşırılıklara doğru ilerledi ve mantık, sabır ve özdenetimini yitirdi." dedi.
Prizon sözlerine şöyle devam etti: "2022'nin sonunda Benyamin Netanyahu'nun aşırı uç kabinesi İsrail'in gücünü devraldığında, İsrail'in yıkımının ve imhasının üçüncü aşaması başladı. Elbette bu tahmin edilebilirdi; çünkü 55 yıllık kötülük, yağma ve şiddet bağımlılığından sonra durumun düzelmesini bekleyemeyiz. Ayrıca İsrail'in aşırılık yanlısı ve faşist rejimlerinden de kaçış yoktur."
Mihail Parizon: "Bu sefer İsrail için dramatik bir son günü değil, onun kademeli çöküşü olacak ve öyle bir noktaya geliyor ki İsrail (İşgal altındaki Filistin), bu topraklarda kıyamet kopana kadar sadece zalimler, faşistler, aşırıcılar ve akıl hastaları kalırken hiçbir medeni insan burada yaşamak istemez."
Bu İsrailli yazar ve analistin makalesi aşağıdaki gibidir: "İsrail'in imha aşamasının başlaması vesilesiyle, imha projesini tamamlamanın ne kadar süreceğini öğrenmeye çalışıyordum ve şaşırtıcı bir şekilde, bu projenin yakında tamamlanacağını anladım çünkü neredeyse her şey yok edildi ve İsrail'in çöküşünü körükleyen şeylerin çoğunu aşırılık yanlısı Yahudiler yaptı."
İşte İsrail'in yok edilen bölgelerinin küçük bir listesi; "İsrail'in eğitim sektörü ölüyor, inşaat sürecinde ilerleme yok, hemşirelik ve yaşlı bakımı şaka gibidir ve Sağlık mahvoldu ve yaşam maliyeti hızla artıyor, toplu taşımanın durumu gerçekten gülünç, yoksulluk artmaya devam ediyor."
Bu İsrailli analist devam etti: "Burada polisin şiddetli ve çirkin davranışlarını görüyoruz, yolsuzluk yayılmış, adalet yok, eşitlik ölmüş ve burada insan haklarının hiçbir anlamı yok. İşin garibi, İsrail 75 yıllık ömrü boyunca normal bir "ülke"nin karşılaşabileceği sorunlardan birini bile çözebilmiş değil ve bu, vatandaşlarına hizmet etmeyen tüm "ülkelerin" kaderi gibi görünüyor."
Sözlerine devam etti: "Tarih ne kadar adaletsiz, Atina olmak istedik ama Sparta olduk, başkalarına ışık olmak istedik ama ayrılıkçı olduk ve bu çok üzücüdür."
Çok sayıda Siyonist araştırmacı ve düşünür, en başından beri iç savaş tehlikesi konusunda uyarılarda bulunmuş ve göstergelerini incelemişti. Avshalom Vilan, İsrail toplumunda dindar aşırılık yanlıları ile laikler arasındaki keskin uçurum nedeniyle aralarında şiddetli bir çatışma olasılığının olduğunu vurgulayan bu düşünürlerden biridir ve aşırı sağ, İsrail için bir iç varoluşsal tehdit olarak kabul ediliyor.
Siyonist rejimin iç göstergeleri İsrailliler arasındaki iç gerilimin başa çıkılması zor derin bir krize dönüştüğünü gösteriyor. Yani işgal altındaki Filistin'deki iç çatışmalar artık bir parti veya siyasi mücadele olmaktan çıktı. Aksine, Siyonist toplumda bir "kendi kendini yok etme" durumu yaratan, karşılıklı nefret ve reddetmeye dayalı ideolojik bir savaştır; Siyonistlerin işgal altındaki topraklardan “tersine göç” (geri dönüşü olmayan yolculuk) olgusunu şiddetlendirmesinin ana faktörlerinden biri olan bir konudur.
Siyonist rejimin saklayamadığı bir başka gerçek de Siyonist toplumdaki bölünmüşlük ve bölünmenin, ayrışma ve farklılıkların şiddetlenmesinin bizzat İsrail'in içeriden çöküşünü hızlandıran bir zayıflık haline gelmesidir.

tesnim