KARİŞ DOĞALGAZ ANLAŞMASI VE SONUÇLARI (ANALİZ)

Yapılan değerlendirmeler, işgal altındaki Filistin ile imzalanan sınır belirleme anlaşması ve Lübnan ile Suriye'nin deniz sınırlarının belirlenmesine yönelik yeni ikili eylemi sonucunda Lübnan'ın petrol ve doğalgaz zenginliğinden faydalanmasının ardından, Siyonistlerin Akdeniz'deki manevra sahasının daha da daralacağını gösteriyor. 

Görüntülenme: 696 Tarih: 27 Ekim 2022 20:27
KARİŞ DOĞALGAZ ANLAŞMASI VE SONUÇLARI (ANALİZ)

Denizde Lübnan ile işgal altındaki Filistin arasındaki sınır anlaşmazlığı meselesi neredeyse çözüm aşamasında ve eğer yeni bir gelişme olmazsa önümüzdeki hafta ve bu Ekim ayının son günlerinde Beyrut ile Tel Aviv arasında dolaylı bir anlaşma sözleşmesi imzalanacak. Lübnanlı ve İsrailli tarafların, sınır belirleme anlaşmasının iki nüshasını ayrı ayrı imzalamaları ve bunları ABD devletine ve Birleşmiş Milletler'e teslim etmeleri gerekiyor.

Ancak Lübnan'ın direnişi ve liderliğinin çabalarıyla kendi petrol ve doğalgaz zenginliklerini geri almayı başarması ve bu ülke halkının kendi doğal kaynaklarını kullanarak ekonomik krizden çıkmayı umması bir yana, görünen o ki, İşgal altındaki Filistin ile sınırları belirlemek için yapılan anlaşmanın Lübnan için başka sonuçları da olmuştur.

Lübnan ve Suriye'nin deniz sınırlarını belirlemek için girişin başlangıcı

El-Ahbar gazetesi bugün, iki gün önce Lübnan Devlet Başkanı "Mişel Avn" ve Suriye Devlet Başkanı "Beşar Esad’ın bir telefon görüşmesinde iki ülke arasındaki deniz sınırlarının çizilmesini görüştüklerini bildirdi. Suriye ve Lübnan cumhurbaşkanları arasında gerçekleşen görüşmelere göre, iki taraf deniz sınırlarındaki kendi ekonomik bölgelerinin coğrafi koordinatları ve özel hatlarına ilişkin belgeler hazırlıyor. Ayrıca Lübnan ve Suriye'de bu dosyanın takip edilmesi için heyetler oluşturulmasına karar verildi. Elbette Lübnan ile işgal altındaki Filistin arasındaki sınır belirleme anlaşmasının aksine, Lübnan ve Suriye kardeş ve dost oldukları ve birbirleriyle resmi ilişkileri olduğu için, sınırlarının belirlenmesi anlaşması herhangi bir arabulucu olmadan iki taraflı olarak yapılacak.

Öte yandan geçtiğimiz hafta, Lübnanlı ve Siyonist tarafların Amerikan elçisi Amos Hochstein tarafından hazırlanan taslak sınır belirleme anlaşmasıyla nihai mutabakata vardıklarını açıklamasının ardından, Kıbrıs Dışişleri Bakanlığı Lübnan'a resmi bir mektup göndermiş ve sınırların düzeltilmesi için iki ülke arasında, Lübnan ve işgal altındaki Filistin anlaşmasına göre diyalog başlatılmasını istedi.

Kıbrıs Dışişleri Bakanlığı'nın mesajına göre, bu ülke Lübnan ile deniz sınırlarının reformu konusunda müzakere etmek üzere Beyrut'a teknik bir ekip gönderecek, Lübnanlı taraf bu eylemin önümüzdeki haftaya ve işgal altındaki Filistin ile sınır belirleme anlaşması sağlamlaştırılana kadar ertelenmesini istemiştir.

Bu nedenle Lübnan ve Kıbrıs yakında "Sınır noktalarının düzeltilmesi" konulu müzakerelerine başlayacak ve bundan sonra Birleşmiş Milletler bu hatta girecek. Tabii Lübnan ve Kıbrıs'ın deniz sınırları konusunda yeni bir teknik anlaşmanın imzalanıp imzalanmayacağı veya bu konuda 2007 yılı anlaşmasına bir değişiklik eklenip eklenmeyeceği henüz belli değil. Ayrıca Kıbrıs yetkilileri, Siyonist rejimden Lübnan ile yapılan sınır belirleme anlaşmasının sonucunu kendilerine bildirmesini istemiştir ve ardından Kıbrıs, işgal altındaki Filistin ile kendi deniz sınırlarının çizilmesine ilişkin anlaşmanın düzeltilmesini de istemiştir.

Tabii ki, Kıbrıs ve Suriye'nin Lübnan ile deniz sınırlarını belirleme nedenleri birbirinden tamamen farklı; çünkü Kıbrıs, Siyonist rejimin Akdeniz bölgesindeki bağlaşığı sayılıyor, hâlbuki Suriye bu rejimi kendi düşmanı, Lübnan'ı da kendi dostu olarak görmekte ve deniz sınırı belirleme konusunda da Lübnan ile dostane ve ikili hedefler gütmektedir.

Ancak Lübnan ile işgal altındaki Filistin arasındaki sınır anlaşmasının hemen ardından Lübnanlıların Kıbrıs ve Suriye ile olan deniz sınırlarının durumunu netleştirmelerinin bekleniyor olması dikkate alındığında, Lübnan'ın Akdeniz'den büyük ölçüde yararlanacağı ve kendi boğucu ekonomik ve mali krizini çözmenin yolunda yürümek için kendini hazırlayacağı tahmin edilebilir.

Akdeniz'in Enerji Piyasasındaki Önemi

Bu bağlamda Akdeniz'in enerji piyasasındaki önemine bir göz atmakta fayda var. Akdeniz, kıyıları Avrupa, Afrika ve Asya kıtaları tarafından paylaşılan dünyanın en büyük denizlerinden biridir. Bu büyük denizin bir deniz iletişim ana yolu sayılmasının yanı sıra gaz başta olmak üzere zengin enerji kaynaklarına sahiptir ve işte bu durum onun önemini yüz kat artırmıştır. Akdeniz'in en zengin gaz kaynakları, Türkiye, Suriye, Lübnan, işgal altındaki Filistin ve Gazze, Mısır ve Kıbrıs'ın su sınırlarını paylaşan doğu kesiminde yer almaktadır.

Araştırmalar, Akdeniz havzasında yaklaşık 60 trilyon fit küp gazın keşfedildiğini bildiriyor. Amerikan enstitülerinin jeolojik araştırmaları, bu su kütlesinin yaklaşık 122 trilyon fit küp gaz ve 1,7 trilyon varil ham petrol içerdiğini söylüyor. Akdeniz'in derinliklerindeki gaz miktarı 76 yıl boyunca tüm Avrupa Birliği'nin gaz tüketimini karşılayabilir. Hâlbuki, Ukrayna krizi öncesinde Avrupa'nın yıllık gaz talebi yaklaşık 400 milyar metreküptü ve Rusya bu miktarın %40'ından fazlasını sağlıyordu.

ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu'nun istatistik raporlarına göre 2010 yılında en az 122, en fazla 227 trilyon metreküp doğal gazla Doğu Akdeniz bölgesi bu denizde gömülü en fazla enerjiye sahip bölgedir. Ayrıca bu bölgenin petrol rezervlerinin en az 1,7, en fazla 3,7 milyar varil olduğu tahmin edilmiştir.

Tabii ki, Akdeniz enerji kaynaklarından yararlanma ve üretilme operasyonu henüz başlangıç ​​aşamasındadır ve bu kaynakların genel küresel enerji piyasası üzerindeki etkisinin miktarı ve siyasi ve ekonomik denklemler üzerindeki dolaysız ve dolaylı etkileri hakkında doğru bir tahminde bulunmak için henüz erkendir, ancak mevcut işaretler bu enerji alanının çok da uzak olmayan bir gelecekteki önemli konumunu göstermektedir.

Doğu Akdeniz'in devasa enerji kaynakları Rusya, İran, Katar ve diğer ülkelerin kaynaklarına kıyasla küçüktür, ancak bu rezervlerin hacmi, gelecekte artma olasılığının yüksek olması ve hassas bir jeopolitik konumun içinde olması dikkate alındığında dünya enerji piyasasında etkin bir rol oynayabilir ve bunun sonucunda da bölgenin siyasi, ekonomik ve güvenlik denklemleri üzerinde önemli etkiler bırakabilir.

Siyonistlerin Akdeniz'deki manevra alanı daralıyor

Bundan önce Siyonist rejim, Akdeniz'de gömülü olan enerji kaynaklarından en çok yararlananlardan biriydi ve Lübnan ve Suriye'nin son on yılda yaşadığı kriz durumu göz önüne alındığında, Akdeniz'in petrol ve doğal gaz zenginliklerinden yararlanmak için uzun süreli bir fırsata sahipti ve küresel enerji piyasasının kutuplarından biri hâline gelmek ve bölgenin siyasi ve ekonomik gelişmelerinde rol oynamak düşüncesindeydi.

Ukrayna savaşı sonucunda Amerika ve Avrupa'da yaşanan büyük enerji krizinin ardından İsrail, Lübnan ile ihtilaf konusu olan tüm bölgeden gaz çıkararak Rusya'nın Avrupa'daki gaz kaynaklarına alternatiflerden biri olarak kendini tanıtmaya çalışıyordu. Bu rejim ayrıca, iki boru hattının (Kıbrıs ve Türkiye) inşası yoluyla, aynı zamanda yüksek tüketimli Avrupa pazarına gaz ihraç etmeye çalışıyordu.

Ancak mevcut şartlarda ve Lübnan'ın Tel Aviv'i bu ülkenin deniz sınırlarından geri itme ve petrol ve gaz zenginliklerini geri getirme başarısının yanı sıra Lübnan ve Suriye'nin deniz sınırlarını belirlemek için Beyrut ve Şam'ın iki tarafın ekonomik çıkarları doğrultusunda ve ikili ilişkiler sayesinde imzalayacağı yeni anlaşmanın sayesinde, Siyonistler ve müttefikleri için Akdeniz'de manevra alanı daha dar olacaktır. Lübnan'ın ekonomi uzmanları, bu ülkenin bölgedeki petrol zengini ülkeler arasında yer almak ve en azından kendi yakıt ve elektrik krizini çözmek için Akdeniz'deki enerji kaynaklarından yararlanabileceğine inanıyor.

tesnim

Yorumlar