MUHAMMED CAN YAZDI: KERBELA'DAN KUDÜS'E, SESSİZ GÖZYAŞI DEVRİMİ

Ve yine işittik ki bugün Kerbela yolunda milyonlarca askeri nizamda yürüyen İslam dünyası ve dünyanın diğer coğrafyalarından gelenlerin ayak sesleri, yarın Kudüs’te Siyonistlerin kulaklarını çınlatarak duyulacak! 

Görüntülenme: 2171 Tarih: 25 Eylul 2022 21:19
MUHAMMED CAN YAZDI: KERBELA'DAN KUDÜS'E, SESSİZ GÖZYAŞI DEVRİMİ

Sevgili okuyucular!
Uzun bir aradan sonra, sizler için Yüce Allah’ın adına and içtiği Kalemi, yeniden ele aldım.
Aldım.
Çünkü büyük insanlık ailesinin kurtuluşu için beklenen ilahi insanın evrensel inkılabının
arifesinde atıl oturmak ağır geliyordu.
Bu özel makale yazımımda Sizlerle olan gönül, iman ve aşk bağımın yolculuğu olan Erbain
izlenimlerimi paylaşmak istedim.
İstedim ki Hattı Humeyni’yi Kebir(a.s)’in yolunda yürümek, bizlere neler katmış birlikte
bilelim. Ki o büyük ruh sahibi ‘‘Kudüs’ün yolu Kerbelâ’dan geçer’’ dediğinde esasında bugün
ve yarınları görerek söylemişti.
İstedim ki yıllarca Irak diktatörlüğü adına İslami Irana saldırıp İsrail ve ABD adına
savaşanların, bugün İslami İran’ın muazzam rehberliğinde, Irakta olan masum imamların
harem hamiliğini sessiz gözyaşları devrimi ile nasıl fethettiğini bilelim.
İstedim ki ‘‘Zamanın Alisi’’ne Malik Eşter gibi komutanlık yapan Hacı Kasım(r.a)’ın, sadık
dostu Şehit Ebu Mehdi el Mühendisi ile birlikte ilmik ilmik dokuduğu İslami kardeşlik yolunun
Tahran’dan Kerbelâ’ya nasıl uzadığını yazayım.
İstedim ki Bugün dünyanın her bir yanından farklı kıtalardan, binlerce kilometre yol kat
ederek Kerbelâ’ya gelen Huseyni yolun devrimci âşıkları, yarın bu yolu Kerbelâ’dan Kudüs’e
uzatacaklar ve birinci kıblemin esaretine sessiz gözyaşı devrimi ile ulaşacaklarını söyleyeyim.
İstedim ki Dün Neyneva çölünde susuz ve mazlumca katledilerek yatırılan ıssız kabirlerin
sahipleri, bugün beş kıtaya nasıl da hayat iksiri olmuş. Nasıl da Çölün derinliklerinde Pınar
pınar fışkırarak Sınıf, ırk, dil, coğrafya, bayrak, devlet gibi görece olan ve büyük insanlık
ailesine sorun getirmekten başka bir işe yaramadığını. Bu köhne değerlerin nasılda kutlu
matem yolculuğunda atıl kaldığını ve Huseyn’in ‘‘Hel min nasirin yensurni’’ çağrısına milyon
milyon şaha kalkmış özgürlük âşıklarının tek yürek olup ‘‘Lebbeyk ya Huseyn!’’ dediklerini
birlikte duyalım.
İstedim ki Yeryüzünde Âdem ile başlayan adaleti icra etme serüveninin yirminci yüzyıldaki
ilahi inkılapla nasılda her geçen gün bu yaşlı gezegenin en ücra köşelerine kadar ulaştığını
birlikte hissedelim.

İstedim ki 22 Milyon çift yalınayaklar görünüşte on dört asır önce mazlumca katledilen İmam
Huseyn’e yürürken, aslında nereye yürüyordu? Birlikte görelim.
İstedim ki Adı övülmüş olan Son Peygamberin son varisi(a.f)’nin evrensel inkılabının temel
taşları Kerbela da ‘‘Erbain matemi’’ adı altında nasıl döşeniyor? Birlikte bilelim.
Görelim ki Iraklı kardeşlerimizin elindekilerini kırk küsur yıllık savaşa rağmen, nasıl da bütün
samimiyet ve ihlasla infak ettiğini ve günümüz Ensar toplumunun kimler olduğunu…
Batı’nın ve onların içimize sızmış materyalist zihniyetlilerin, Müslümanlara zorla dayattığı
insaniyet düşmanı sistemlerin nasıl da ayaklar altında ezildiğini…
Dolar Milyonerlerin yoksul ve savaş yorgunu bir ümmetin nazarında bir liralarının dahi
kıymeti Harbiyesi’nin olmadığını, akçenin geçersiz kaldığını, gönüllü adanmışlık felsefesinin
tek geçerli kural olduğunu…
Normal hayatta sınıf ve kariyer farkı ile görece farkındalıkla kendilerine sahte payeler
çıkaranların, beş yıldızlı otellerde özel Restoranlarda lüks yaşam yaratmanın peşinde
koşuşturanların, nasıl da Huseyni yüceliğin huzurunda zelil bir halde gönüllü olarak
sokaklarda toz ve kir içinde dinlenmek ve yorgunluklarını gidermek için uzanıverdiklerini…
Üstünlüğün burada birkaç günlüğüne de olsa sadece takva ile olduğunu hemen her bireyin
siyahlara büründüğünü Huseyn a.s’ın Şahsında kendi insani değerlerin katledildiğini, Bizlerin
Huseyn’e değil hakikatte İmam Huseyn’in bizlere ağladığını…
Yezid ve Yezidi zihniyetli güç ve iktidar sahiplerine karşı, istenirse Müslümanların, Huseyn ve
yarenlerinin Fedakarlığından ilham alarak, Dünyanın en büyük gönüllüler ordusunu
oluşturulabileceğini ve bu muazzam esenlik ordusuna karşı hiçbir modern savaş silahlarının
etkili olamayacağını…
Keza sadece İslam dünyasına değil, dünyanın geri kalanına da örnek model teşkil ettiğini
adanmış liderlik ekseninde adanmış ümmet olma yarışında olunabileceğini gördüm.
On milyonlarca matem müntesiplerinin, Resmi kurumlarca Ciddi bir güvenlik önlemi
alınmadığı halde otokontrol mekanizma geliştirerek her bir bireyin kendisi ve topluma karşı
olan sorumluluğunun bilincinde olması ile adeta sıfır asayiş olayı ile on günlük yeryüzünün en
güvenli devletleşme provası yaptığını gördüm.
Hiçbir zorunluluk ve dayatma olmadan, ilahi sorumluluk bilgeliği eksenince manevi çağrı ile
Erbain matemine katılanların, aynı ruh erdemliliği ile velayet mektebi liderliğine bağlılık ve
adanmışlığını gördüm!
İhtiyacından fazlasını almayı düşünmeyen Erbain Matemi ziyaretçilerinin elde ettiği bu adil
paylaşım kültürünün, Muhammedi İslami inancın bir parçası olduğunu idrak edip, yakın
gelecekteki evrensel Mehdevi devletin adalet temellerini oluşturmak için kendi toplumuna
taşıdığını gördüm.
Necef’ten Kıyam(Diriliş)’e kalkıp Kerbela’da Mahşeri kalabalığa doğru alınan yolun adeta
Sırâtel Mustekiym olduğunu, kadın-erkek, yaşlı-genç, her bir bireyin kendi iç muhasebesini
yaparken, nasılda gözyaşı seli oluşturduğunu, oluşan bu gözyaşların Kevser ırmağı gibi akıp

bugün Kerbelâ’yı, yarınlarda Kudüs sokaklarını yıkayıp, Siyonizm necasetinden arındırarak,
özgürlüğüne kavuşturacağını gördüm.
Siyasi Kıblenin Velayet ekseninde olması ile ‘‘Lebbeyk Ya Huseyn!’’ Demenin Hakikatte
‘‘Lebbeyk Allahumme Lebbeyk’’ demek olduğunu ve dahası ‘‘Lebbeyk nidasının anlamının
Velayetle tecelli ettiğini gördüm!’’
Bu velayetin, Nübüvvetle imameti temsil eden Mehdeviyet Mektebinin yegâne Hamisi olan
Velayet olduğunu gördüm.
Gecenin karanlığında Medine Hurmalıklarında kuyulara derdini anlatan Velayeti Kübra’nın
imamı ve imamların babası olan İmam Ali’nin Adalet kokusunu buram buram alan genizlerin
sevinç ve hasretten, sızıp aktığını gördüm.
Ana Fatıma’nın Mescid-i Nebide ki Hutbesinin buram buram vahiy ve imamet yankılayan
sedasına, binyıllar sonra pür dikkat kesilmiş milyon milyon kulaklar gördüm.
Ne demişti Ali’nin tutsaklıktaki özgür kızı, zalimlerin zulüm sarayında?
‘‘Biz Kerbela da güzellikten başka bir şey görmedik’’
Evet, Bizlerde Kerbela’da özlemle beklenen sabahın sahibi olan Mehdi a.s’ın büyük insanlık
ailesine kurtuluş reçetesi olan ilahi inkılabın ayak sesi olan güzel sesten başka bir ses
işitmedik!
Ve yine işittik ki bugün Kerbela yolunda milyonlarca askeri nizamda yürüyen İslam dünyası ve
dünyanın diğer coğrafyalarından gelenlerin ayak sesleri, yarın Kudüs’te Siyonistlerin
kulaklarını çınlatarak duyulacak!

Muhammed CAN
25-09-2022/Elazığ

Yorumlar