MUSA EBU MERZUK'TAN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

İslami Direniş Hareketi (Hamas) Siyasi Birimi üyesi ve hareketin uluslararası ilişkiler ofisi sorumlusu Musa Ebu Merzuk, Hamas hareketinin resmi ve halklar düzeyinde Arap ve İslam ülkeleriyle ilişkileri geliştirme arzusunda olduğunu söyledi. 

Görüntülenme: 768 Tarih: 09 Ağustos 2022 00:25
MUSA EBU MERZUK'TAN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Filistin Enformasyon Merkezi’nin kendisiyle yaptığı röportajda Ebu Merzuk, Hamas hareketinin hiçbir zaman başkalarının içişlerine karışmadığını, bir bloka karşı diğer bloğun yanında yer almadığını, bölgedeki hiçbir tarafa düşman olmadığını, birinci ve ana düşmanının Siyonist işgalci olduğunu, pusulasının da Kudüs olduğunu söyledi.

Kendisiyle yaptığımız röportajı takdim ediyoruz:

En son Lübnan ve Cezayir’e yapılan ziyaretlerin ardından hareketin bölgesel ilişkilerini nasıl değerlendirebiliriz?

Hamas hareketi Arap ve İslam ülkeleriyle resmi ve sivil düzlemde ilişkileri geliştirme noktasında fazlasıyla isteklidir. Bölgedeki bütün ülkelerle ilişki kurmaya çalışıyor. Aynı şekilde ümmetin bütün akım, mezhep, oluşum, ırk, parti, teşkilat ve kuruluşlarıyla da ilişki kurmaya çalışıyor. Hangi devlet olursa olsun kimseye karşı bir düşmanlığı yoktur. Bize karşı farklı politikalar geliştiren ülkelere karşı sabrederiz, kendimizi savunuruz, ama tek taraflı olarak biz ilişkileri kesmeyiz. 

Son dönemde hareketin Siyasi Birimi Başkanı kardeşimiz İsmail Heniyye Lübnan ve Cezayir’e ziyaretlerde bulundu. Bu ülkelerden yetkililerle bir araya geldi. İki ziyaret de oldukça verimli geçti. Bu ziyaretlerin halkımızla Kuudüs’e yansımaları oldu. Bu ziyaretler, hareketin farklı ülkelerle yaptığı görüşmelerin bir halkası olarak gerçekleşti.  

Bazen yol kazaları da yaşıyoruz. Mesela Suudi Arabistan’la ilişkilerimiz bu türdendir. İlişkiyi onlar kesti ve Hareket'in 1990-2000 yılları arasında on yıldan fazla bir süre temsilciliğini yapmış olan kişiyi tutukladılar. Sorunları çözme, engelleri kaldırma ve tutukluların serbest bırakılması için çaba harcıyoruz. 

Geçen dönemde bölgedeki devletlerde meydana gelen gelişmeler, hareketin bu ülkelerle ilişkisini etkiledi. Çünkü biz bölgedeki direnişçi İslamî hareketlerin bir parçasıyız. Bu olaylar doğrudan ve büyük oranda bizi etkiledi. Kaybettiğimiz ilişkileri tamir etmeye çalışıyoruz. Bu çabalarımızı sürdüreceğiz. Kimseyi kaybetmek istemeyiz.

Temel mantığımız, kimsenin içişlerine karışmamak, bir bloka karşı diğer bloğun yanında yer almamaktır. Bölgedeki hiçbir ülkeye karşı düşmanlık beslemeyiz. Merkez düşmanımız Siyonist işgalcidir. Hedefimiz toprağımızı özgürlüğe kavuşturmak ve halkımızın dönüşünü sağlamaktır. Esasen bizi kucaklayan ümmettir. Çünkü biz, bölgenin tanıdığı en tehlikeli ve korkunç projeye karşı duruyoruz. O nedenle biz herkesin yardımına muhtacız. İşgale uğrayan herkes, mücadelesini destekleyecek ve cihadına yardım edecek olanları arar.

Bölgede kurulacak pakt ve koalisyonlara hareket olarak nasıl bakıyorsunuz?

Siyonist varlığın katılımıyla bölgede güvenlik ve askeri iş birliği için işgalci İsrail’in isteği ve Amerika’nın da baskısı var. Fakat bölgedeki ülkeler arasındaki ihtilaflar böyle bir planın başarısını engelliyor. Daha önce Trump bölgeye yaptığı ilk ziyarette askeri pakt kurmak istedi, ancak daha başlamadan bitti. Bunun sonucunda böyle bir pakt Amerika ve Siyonistlerin hayali olmaktan öteye geçemeyecektir. Çünkü pratikte bir karşılığı yoktur. Zira Irak, Katar, Umman ve Mısır böyle bir pakta karşıdırlar. Daha da önemlisi Körfez İşbirliği Konseyi de bu tür paktların kurulmasına engel teşkil ediyor. 

Amerika Başkanı Biden’in işgal rejiminin güvenliğini güçlendirme konusunda yaptığı açıklama ise, sadece Amerika’daki Yahudi lobisini hoşnut etmeye yöneliktir. Ukrayna savaşı nedeniyle enerji ve gıda alanında attığı adımların başarısız kalması ikinci dönem başkanlığını riske atıyor. O nedenle lobinin desteğine ihtiyacı var. İkinci husus Trump’ın yeniden Beyaz Saray’a getirilmesi için yoğun çabalar da var. Enerji sorunu ve artan petrol fiyatları nedeniyle Trump’a karşı ciddi bir problem yaşıyor. Onun için işgal rejiminin de bir parçası olacağı paktlar oluşturma çabası içindedir. 

Hamas hareketi, bölgede kamp ve paktların oluşmasına karşıdır. Çünkü hareket birçok nedenden dolayı bölgede oluşturulmaya çalışılan bir pakt veya koalisyonun parçası olmayı reddediyor. Bu sebeplerin başında, Filistin halkının hakkı ve adil davasını sahiplenmeleri için herkesin desteğine olan ihtiyacımızdır. İşgal rejimiyle ilişkileri normalleştirenler dahil bütün devletlerin ve halkların desteğine ihtiyacımız var. O nedenle hareket bir tarafa katılırsa diğer tarafın düşman kesilmesine neden olur. Bedelini de maalesef Filistin halkı öder. 1991 Körfez Savaşı'nda tam da bunu yaşadık.

Hamas’ın bölgesel koalisyon ve paktlara katılmamasının diğer bir nedeni de Kudüs’ün ulusal, İslami ve milli bütün çevrelerin ortak meselesi olmasıdır. Dolayısıyla bir birliktelik veya oluşum olacaksa buradaki halkı desteklemek, direnişine yardım etmek için olmalıdır. O nedenle halkımızın maslahatı ümmetin konsensüs sağladığı bir konumda durmasıdır. Bölgedeki ülkelerden birine destek vermede aşırıya gitmemesi gerekir. Bu devletin harekete karşı tutumu ve konumu ne olursa olsun bu ilkeyi aşmamak gerekir. Öyleyse Filistin davası temel olmaya devam etmelidir. Filistin davasıyla, Kudüs ve direnişin üst başlığı olmadığı bir işbirliği veya koalisyona hareket girerse bu, ümmetin parçalanmasının bir nedeni, ümmetin Filistin davasında ihtilafa düşme sebebi olacaktır.

Sizce Hamas bugün oluşturulmak istenen koalisyonların hedefinde midir?

Kanaatimce işgal rejiminin bir unsur olacağı bir koalisyonun bölgede başarı şansı yoktur. Diğer taraftan koalisyonun oluşmasında etkili olan masadaki dosya İran’dır. Bu iki açıdan davamıza zarar vermektedir. Birincisi, İran direnişin yanında yer alıyor. İkincisi bölgede ana düşman Siyonist düşmandır. Düşmanın Siyonistlerden İran’a dönüşmesi işgalciyle savaşta büyük tehlike arz ediyor.

Hamas hareketi Siyonist projenin hedefinde olduğu bir gerçektir. Batı ise umumen Siyonist projenin sahibi ve destekleyicileridir. Balfour Deklarasyonu'ndan beri bu böyledir. Bundan sonra işgal rejiminin burada kurulması ve silahlandırılması da yine Batının eliyle olmuştur. Yine Batı dünyası işgal rejimini uluslararası düzlemde himaye etmekte, ilişki geliştirmeleri için bölge ülkelerini baskı altında tutmakta, Hamas harekine karşı savaş vermekte, onun finans kaynaklarını kurutmaktadır. Özellikle soğuk savaşın sona ermesi ve Batının galip gelmesi, Rusya’nın dağılması, Amerika’nın bölgenin tek gücü haline dönüşmesi Batı dünyasının işgal rejimi lehine ve Filistin halkının aleyhinde tutumunu artırmasına neden oldu. Dolayısıyla Hamas hareketi her taraftan saldırıya uğruyor ve bütün bu kesimlerin de hedefindedir.

Hamas hareketi Filistin davasının bu koalisyon ve paktların ne kadar zarar gördüğünü düşünüyor?

Filistin davası tarihi birçok bloklaşmaya şahit oldu. Bunlar Filisin davasına ve Filistin halkına büyük zararlar verdi. Örneğin geçen asırda Mısır ile Suudi Arabistan çekişmesinde Filistinlilerin Mısır’dan yana tavır almaları, altmışlarda Yemen’de çıkan savaş nedeniyle Suudi Arabistan’ın on binlerce Filistinliyi sınır dışı etmesine neden oldu. Yine Filistin solunun Umman’da taraf tutması nedeniyle Umman Filistinlilere tavır aldı. Yine ikinci körfez savaşında Yasir Arafat’ın Saddam’ın yanında tavır alması sonucunda da körfez ülkeleri Filistinlilere karşı tavır aldı ve on binleri sınır dışı etti. 

Kanaatimce Filistin davasının son zamanlarda bu denli gerilemesinin temel nedeni, FKÖ’nün Araplara itimat etme noktasında bakışasında meydana gelen değişikliktir. Onların dayanmak yerine doğrudan Siyonist işgal rejimiyle görüşmesi ve bütün yumurtaları Amerika’nın sepetine koymasıdır.

Hamas hareketinin bölgedeki hareketlilik karşısında yakınlaşma ve uzaklaşma ölçüsü nedir?

Hamas hareketinin bölgedeki gelişmelerden uzak durmaması gerekir. Bölgedeki ülkelerle resmi düzlemde ilişki kurmamız, Filistin halkına ve davasına yönelik tehlikelere karşı birlikte durmak için işbirliği yapmamız gerekir. Yine halklarla diyaloğumuz var. Bununla ümmetin bütün oluşumlarına ulaşma, bu ilişkiyle onu etkilememiz, pusulayı doğru yöne çevirme imkânımız var. Yine Siyonist projeye karşı Filistin’in içinde gösterdiğimiz direnişle de büyük etki imkanına sahibiz. Filistin davasıyla ilgilenen ve bu alanda çalışan herkes Hamas ile diyalog içerisindedir. Bunların bazısının ilişkisi açıkken, bazısı ise gizlidir. Bazıları dolaylı iken, bazıları doğrudandır.

Hamas Hareketi Siyonist işgal rejimiyle ilişkileri normalleştirmeye karşı nasıl duracak? Karşı olduğunu ifade ederken, ilişkileri normalleştiren ülkelerle de ilişkilerini kesmemektedir?

Hamas’ın farklı ülkelerle tutum ve tavırlarının aynı olması gerekmez. Herhangi bir Arap devletinin işgalci İsrail ile ilişkileri normalleştirmesi Hamas ile ilişkilerini dondurması veya kesmesi demek değildir. Bir ülke işgal rejimiyle olduğu kadar bizimle de ilişkilerini sürdürebilir. Çünkü durum siyah ve beyaz değildir. Politikalarda zorlanmalar olabilir. Bir ülke kendini bir konuda baskı altında görebilir ve buna göre bir tutum sergileyebilir. 

Diğer taraftan resmi normalleşmeyi halkın normalleşmesi takip etmeyebilir. Nitekim Mısır’da durum budur. Kırk yıldan fazla süredir resmi düzlemde ilişkiler normalleşmesine rağmen, sendikalar, kuruluşlar, halkları temsil eden daireler işgal rejimiyle asla ilişki içine girmemiştir. Hatta bazıları, işgal altındaki topraklara giden üyesini bile üyelikten çıkarmıştır. Siyonist işgal rejimiyle ilişkileri normalleştirmenin Filistin halkına ve davasına zararı oldukça büyüktür. Buna karşı durmak gerekir. Siyonist işgal rejimiyle ilişkileri normalleştirme işi ne kadar başarılı olursa o oranda Filistin davasına destek gerileyecektir. Bu, işgal rejimiyle ilişkileri normalleştiren ülkeler arasındaki anlaşmalarda daha açık ve net bir şekilde görülmektedir. 

Özet olarak;

Hamas olarak Siyonist işgal rejimiyle ister ulusal ister resmi ister halk ister kurum ve isterse ümmet düzleminde olsun yapılacak her türlü normalleşmeye karşıyız. Şartlarımız çok zordur. Hareket olarak gördüğümüz düşmanlığın boyutu çok büyüktür. Batıda gördüğümüz baskı, bu alandaki faaliyetlerimizi, çalışmalarımızı, programlarımızı ve planlarımızı etkilemektedir.

Filistin Enformasyon Merkezi

Yorumlar