IRKÇI İSRAİL'DE İÇ HUZURSUZLUK ARTIYOR (ANALİZ)

Mevcut göstergeler Siyonist Rejim siyasetlerinin İsrailliler için güvenlik sağlayamadığını, aksine güvenliklerini daha da sarstığını ve güvensizlik ortamını körüklediğini gösteriyor. 

Görüntülenme: 678 Tarih: 28 Nisan 2022 16:29
IRKÇI İSRAİL'DE İÇ HUZURSUZLUK ARTIYOR (ANALİZ)

Pnima Hareketinin gerçekleştirdiği ve (İsrail) el Yevm haber sitesinde yayımlanan anketin sonuçları  İsraillilerin yaklaşık yarısı, yani yüzde 47'sinin  özellikle de radikal Yahudiler arasında yeni bir felaketin yaşanacağı düşüncesinin var olduğunu İsrail'in Filistin'deki varlığının sona erebileceğini düşündüklerini gösteriyor. Tabii ki bu kesim İran'ın nükleer programını kendileri yorumlayarak  ikinci felaket olarak görüyor ve bu süreci de yeni bir Holokost olarak düşünmeye çalışıyorlar. Ancak gerçek şu ki İran'ın nükleer faaliyetleri, uluslararası atom enerjisi ajansının incelemeleri ve raporlarının da gösterdiği gibi barışçıldır.  Bu uluslararası kurum ve kuruluşların raporlarında  İran'ın barışçıl programlarında hiçbir sapmanın olmadığını gösteriyor. Bir başka mesele ise  İran'ın ve Direniş Ekseni'nin İsrail'in Dimona nükleer tesislerine ve İsrail'in diğer nükleer merkezlerine yönelik  tehditlerinin her daim  savunma mahiyeti taşımış olması ve Siyonist Rejim İsrail'in  İran'ın barışçıl merkezlerine yönelik müdahaleleri ve sabotajlarına bir tepki olarak görülmesidir. Bu da topun İsrail rejiminin sahasında olduğunu gösteriyor. Böylece Siyonist Rejim İsrail , beka sorunu kaygısından kurtulmak istiyorsa doğal olarak İran'ın nükleer programları yolunda engel oluşturmaktan ve açık askeri tehditler ve sabotajlar yapmaktan çekinmelidir. 

Dikkate değer bir diğer nokta ise İsraillilerin varlığına yönelik tehditlerin çoğunun yapısal bir yönü olması ve köklerinin İran'ın barışçıl nükleer faaliyetlerinden ve hatta İran İslam Devrimi'nin zaferinden öncesine dayanmasıdır. Örneğin, Filistin'in işgalinden sonra, daha sonra İsrail olarak adlandırılan 1948 İşgal Altındaki Topraklarda yaşayan yaklaşık bir milyon Filistinlinin evlerinden edilmiş olmasına rağmen, yaklaşık 170 bin Filistinli aynı topraklarda kaldı. Bu kesimin nüfusu ise günümüzde 2 milyona ulaştı. Sonuçta İsrail nüfusunun beşte biri bu kendi topraklarında kalanlardan müteşekkildir.

 

Bu Filistinlilerin ikinci sınıf vatandaşlar olarak indirgenmesi ve onlara yönelik ayrımcı muameleler, diğer yandan İsrail-Filistin çatışmasının devam etmesi, Kudüs ve Mescid-i Aksa gibi hayati mekanlar ile ilgili durumun ciddileşmesi  1948'de ana topraklarında kalan Filistinlilerin de Siyonistlere karşı mücadelede aktif olarak yer almalarına yol açmıştır. Bu durum ise  rejimin iç kaygılarını arttırmış. Sonuçta polisin İsraillilerin güvenliğini sağlamadaki acziyeti,  silah satın alınmasına yol açmıştır. Siyonist Rejim İsrail'in I-24 televizyon kanalına göre, rejimin İç Güvenlik Bakanlığı her yıl 10 bin silah ruhsatı başvurusunun kaydedildiğini, ancak bu sayının 2021'de 20 binin üzerine çıktığını duyurdu. Rapora göre İsrail güvenlik güçleri, İsrailliler tarafından taşınan 150 bin yasal silaha kıyasla Arap toplumunda 400 bin  yasadışı silah olacağını tahmin ediyor.

Aslında bu istatistiklerin yayınlanması, Siyonist yerleşimcilerin artan silahlanma ve teçhizatın arttırılmasının mazereti olarak gösterilmesi ve  1948 işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilerin sözde tek devletli, iki uluslu plan kapsamında sınır dışı edilmelerini önünü açmayı amaçlıyor olabilir. Bu durum birkaç gerçeğin de göstergesidir: Aslında Siyonist Rejimin iç kaygıları ve güvenlik korkuları, öncelikle bu rejimin işgalciliğini sürdürmesi, barış karşıtı adımları ve askeri tehditler yapmasından kaynaklanmaktadır.  Bu yüzden bu tür kaygıların giderilmesi İsrail'in  yaklaşımını değiştirmesine bağlıdır. Sonuçta Siyonist Rejim gerçekleri çarpıtarak  bir sonuca varamaz.

parstoday

Yorumlar