NURETTİN ŞİRİN YAZDI: İSRAİL'İN ERBİL'DEN VURULMASI VE SONUÇLARI VE ÜMMET OLARAK DURUŞUMUZ

Nurettin Şirin: Siyonist rejimin casusluk şebekesi MOSSAD’ın Irak Kürdistanı başkenti Erbil’deki üssünün Devrim Muhafızları tarafından füzeyle vurulmasının anlamı, önemi ve yankıları dolayısıyla birkaç önemli noktaya değinmek istiyorum. 

Görüntülenme: 727 Tarih: 15 Mart 2022 08:47
NURETTİN ŞİRİN YAZDI: İSRAİL'İN ERBİL'DEN VURULMASI VE SONUÇLARI VE ÜMMET OLARAK DURUŞUMUZ

Siyonist rejimin casusluk şebekesi MOSSAD’ın Irak Kürdistanı başkenti Erbil’deki üssünün Devrim Muhafızları tarafından füzeyle vurulmasının anlamı, önemi ve yankıları dolayısıyla birkaç önemli noktaya değinmek istiyorum.

1-    Öncelikle bu operasyon, siyonizme, küresel ve bölgesel tüm destekçilerine karşı büyük bir zafer ve tarihi bir meydan okumadır. bu cihetle İslam ümmetinin kahraman evlatlarını tebrik ediyor, bu itihar ve onuru bize yaşattıkları için şükranlarımızı sunuyoruz.

Amerika’nın Erbil’deki üssünün yakınlarında bulunan ve Amerikan şemsiyesi altında Irak Kürdistanı’nda çalışan MOSSAD şebekesi hem deşifre edilmiş, hem de uzun menzilli füzelerle tam isabet vurularak, Siyonist düşmana, ayağını bastığı her yerde nasıl vurulacağı açıkça gösterilmiştir. 

Siyonist rejimin Erbil'deki MOSSAD üssü öncelikli olarak İslam Cumhuriyeti'ne karşı saldırı, sabotaj merkezi olsa da, aynı zamanda Türkiye'ye karşı organizeli düşmanlık içinde olan bir üstür. Nitekim Türkiye'ye karşı PKK-PYD eksenli terör faaliyetlerinin planlanması ve organize edilmesinde bu üssün birinci derecede bir rolü vardır. Dolayısıyla, konuya Türkiye'nin güvenliği noktasından da baktığımızda bu üssün vurulması ülkemiz açısından da stratejik bir önem taşımaktadır.

Siyonist rejim casusluk üssünün füzelerle vurulması İsrail'e karşı büyük bir askeri bir darbe olmasının yanında, siyonist rejimin İslam topraklarında nasıl örtülü faaliyetler içinde olduğunun ayrıntılarıyla deşifre edilmesi de, siyonist düşmana karşı ayrı bir darbe olacaktır. 

Siyonist rejim kendini ne kadar gizlemeye çalışsa ve ne kadar örtülü bir savaş sürdürmek istese de, attığı tüm adımların radar altında olduğu ve kendisini koruyamayacağı ispat edilmiştir.

Dolayısıyla siyonist rejimin bölgedeki tüm üslerini de aynı akibet beklemekte ve direnişin kolları onların hepsine yetişecek kapasitededir. Siyonizm sadece işgal altındaki Filistin topraklarında bulunmadığı gibi, siyonizmle savaş alanı sadece işgal altında topraklardan ibaret değildir. 

2-    Siyonist rejimin eğitim ve operasyon merkezine yönelik bu saldırı, Siyonist rejimin işlediği hiçbir suçun karşılıksız ve cezasız bırakılmayacağı yönündeki güçlü iradenin ispatıdır. Bu irade, Siyonist rejime her zaman her yerde en ağır darbeleri indirme noktasında direnişin nasıl bir güce, nasıl bir iradeye ve nasıl bir yeteneğe sahip olduğunu göstermektedir.

3-    Siyonist rejimin kendini güven altına almak için Amerika ile kurduğu ittifaklar, birtakım hain rejimle geliştirdiği normalleşme ilişkileri, ve milyarlarca doların harcandığı savunma yatırımları hiçbir zaman onu koruyamayacak, direnişin çelikten pençeleri bu habis şebekeyi dağıtmak için ölümcül darbelerini indirmekten hiçbir zaman tereddüt etmeyecektir. 

4-    İslamî İran’ın Siyonist rejimle 40 yıldır sürdürdüğü kesintisiz savaş, İslam ümmeti, Filistin ve Kudüs adına bir savaştır. Bu savaş İran’ın “milli çıkarları” için verilen bir savaş değildir. Aksine İslam ümmeti ve Kudüs için “milli çıkarlar”ın feda edildiği bir savaştır.

İslam Cumhuriyeti’nin siyonizmle mücadele sahnesinde yaptığı fedakarlıkların hiçbir emsali yoktur ve hiçbir maddi rakamla ölçülemeyecek kadar büyüktür. Çünkü İslam inkılabı önderi İmam Humeyni, siyonizmle savaşın nihai hedefine varıncaya kadar hiçbir mücadeleden ve hiçbir fedakarlıktan çekinilmeyeceğini ortaya koymuş, İmam Hamenei de bu yolu tam bir izzet, sebat ve cesaretle sürdürmektedir.

Şehit Kasım Süleymani’lerin komutanlığı altında yükselen ve bir volkan gibi yürüyüşünü sürdüren “direniş cephesi”nin de varlık sebebi, siyonizmle savaşı nihai zafere kadar sürdürmektir. Direniş cephesi bütün alanlarda bu savaşı sürdürecek ve Rabbimizin de vaat ettiği üzere, bir kanser uru olan Siyonist İsrail rejimi er geç tarihin çöplüğüne atılacaktır.

5-    Siyonist rejimle mücadelesinde İslamî İran’ın ve direniş cephesinin yanında durmak, aynı cephede bir olmak ve aynı siperlerde buluşmak hem insanlık borcu, hem de ümmet borcudur. Çünkü bu savaş bir insanlık savaşı, bir ümmet savaşı ve bir onur savaşıdır.

6-    Siyonizme karşı mücadele, İslamî İran’dan Hizbullah’a, Hamas’tan İslami Cihad’a, Ensarullah’tan bütün İslami direniş hareketlerine kadar ayrılmaz bir bütündür. Siyonizme karşı mücadele cephesi ırklara, ülkelere, kavimlere, örgütlere ve mezheplere göre ayrılmaz ve parçalanamaz.  Siyonizme karşı mücadele cephesi içinde ayrım yapmak, emperyalizm ve siyonizme hizmet etmek, onların çıkarlarını desteklemek demektir.

7-    Erbil’deki MOSSAD üssünün vurulması, siyonizmin İslam topraklarında nasıl yuvalandığı ve İslam ümmetine karşı nasıl bir düşmanlık içinde olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Dünyanın her neresinde, İslam topraklarının hangi parçasında olursa olsun, siyonizmin tüm üslerine ve merkezlerine karşı aynı hassasiyet ve tepkiyi ortaya koymak, saldırı ve ihanetler karşısında direnişle dayanışma içinde olmak, her bir müslümanın en büyük görevidir. 

Bizler Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi, Türkiye’de, Azerbaycan’da, Arap ülkelerinde veya başka ülkelerde Siyonist rejimin tüm şebekelerine, tüm faaliyetlerine karşı tam bir teyakkuz ve kararlılıkla bir direnç göstermemiz gerektiğine inanıyoruz. 

Siyonizmin hiçbir faaliyetine hiç bir yerde ilgisiz ve ilgisiz ve tepkisiz kalamaz, hiç birine müsamaha edemeyiz. İster Ankara, İster Erbil, İster Bağdat, ister Riyad, ister Abu Dabi, ister Kahire, isterse Kosova olsun. 

8-    Siyonizmin İslam topraklarındaki gizli-açık tüm faaliyetleri terörün, güvensizliğin ve istikrarsızlığın birinci kaynağıdır. İslam beldelerinin terör, güvensizlik ve istikrarsızlıktan arındırılması, siyonizmin tüm izleriyle İslam topraklarından silinip atılmasıyla mümkündür. Bu da tüm Müslümanların ortak görev ve sorumluluğudur.

9-    Siyonist rejimin Gazze, Kudüs ve diğer Filistin topraklarında Filistinli kardeşlerimize karşı sürdürdüğü saldırı ve cinayetler karşısında tepkimiz nasıl ise, Filistin dışındaki tüm saldırılara karşı da aynı tepkiyi göstermeli ve aynı duyarlılığı göstermeliyiz. Bu cihetle, Siyonist rejim güçlerinin Lübnan, Irak ve Suriye’ye yönelik tüm saldırılarının da karşısında tepkimizi yükseltmeli ve direncimizi ortaya koymalıyız. Nitekim Siyonist rejimin uzun zamandır Suriye’ye yönelik sürdürdüğü saldırı ve bombardımanlarda nasıl cinayet ve yıkımlara yol açtığını göz önünde tutmalı ve bu noktadaki tepkimizi kamuoyuna göstermeliyiz.

10-    Siyonizmle mücadele kesintisiz bir mücadeledir. Bu cihetle her günümüz siyonizmle mücadele günü bilinciyle geçmeli ve siyonizme karşı direnişimizi her zeminde her vesileyle sürekli gündemde tutmalıyız. Bu cümleden olmak üzere, siyonizme karşı mücadelenin evrensel şiarı ve ahdi olan Dünya Kudüs Günü’nü her zamankinden daha çok ihya etmeli, siyonizme, emperyalizme ve ihanete karşı öfkemizi volkanlar gibi yükseltmeliyiz.

11-    Sonuç olarak siyonizmle mücadele her geçen zaman daha da güçlenecek, daha da direnleşecek ve daha da zorlu bir hal alacaktır. Siyonizme mücadele biz Müslümanları her zamankinden daha çok vahdet, mukavemet, sabır ve irade sorumluluğunu kuşanmaya çağırıyor. 

Bu cihetle Müslümanlar arasında kardeşliğin daha da güçlendirilmesi, ihtilaflardan uzak durulması ve farklı zemin ve düzlemlerde bulunsak da, “Kudüs Cephesi”ni “ortak ümmet cephesi” olarak bilerek, hep birlikte “Kudüs bayrağı” altında bir “İslam gücü” oluşturma sorumluluğumuzu gereğince kuşanma durumundayız. Husumetlerden muhabbete, uzaklıklardan ünsiyete, tefrikadan vahdete, ataletten dinamizme hep birlikte omuz omuza, bilek bileğe hareket etmeliyiz. 

12-    Bu duruşumuz, Kudüs Gönüllüleri’nin ümmetin bütün mensuplarına karşı yürek duruşudur. Yüreğinde “Kudüs” derdi olan bütün kardeşlerimizi bütün kalbimizle selamlıyoruz, sevgi, saygı ve mukavemet elimizi uzatıyoruz. 

“Şüphesiz ki Allah’ın yardımı pek yakındır”

Nurettin Şirin / KUDÜS ANALİZ

Yorumlar