TRUMP'IN KARNESİ: SAVAŞ VE KARGAŞA

Trump'ın dört yıllık başkanlık dönemi onun farklı medya organları ile sorunlar yaşaması ile beraber oldu. Bu alanda hep yaşanan gerilimler ise medyada geniş yer aldı. 

Görüntülenme: 1871 Tarih: 12 Kasım 2020 08:21
TRUMP'IN KARNESİ: SAVAŞ VE KARGAŞA

Trump'ın seçim kampanyası programlarından, onun ifade özgürlüğü ve gerçekleri araştırmak iddialarına  kadar ve son olarak da koronavirüsü yönetmesi hep tartışma konusu oldu.   Koronavirüs pandemisi sürecinde ise Trump  Amerika medyasını kukla olarak  da adlandırdı.   Sohbetimizin devamında  bu tartışmaları kısa olarak gözden geçireceğiz. 

Trump'ın medyaya saldırısı ise  2016 seçimlerinin kampanya çalışmaları döneminden başladı.  O sıralarda Trump, Hillary Clinton ile değil medya ile savaşmakta olduğunu belirtti.  Trump defalarca  Amerika'nın önde gelen medya organlarına saldırıp  onları  " devre dışı bırakılmış"  olarak adlandırdı  ve defalarca gazetelerin anketlerinin sonuçlarını da sorguladı.  Tüm bunlara ilaveten   muhabirlere karşı da ilginç bir üslup takınan Trump onlara meydan bile okudu.    Trump  New York Times, Politico, Washington Post ve Huffington Post gibi  medya organlarını itibarsız  ve CNN kanalını da nefret verici olarak tanımlamıştır.

Gerçekte   çok az sayıda siyasetçi  medyada bu tür ifadelerde bulunur  ve öfkesini  saygısızlık ve hakaret ile  dışa vurur. BMT özel raportörü  David Kai ise  ifade özgürlüğü alanında  Donald Trump'ın  dünya basını üzerindeki olumsuz etkisini eleştirmiştir.  Kai şöyle demiştir:"   Trump'ın son dört yılda  medya ve ifade özgürlüğüne zarar verecek bir yöntem izlediği aşikardır.  " Kai Trump'ın  medya organlarını ve muhabirleri eleştirmesinin, onları yalan haber yaymakla suçlamasının  tam bir saldırganlık girişimi olduğunu belirtti. 

 Amerikalı siyaset tarihi hocalarından  Allen Lichman  ise  esasında Trump'ın popülerliğinin  medya organlarında arttığını  ancak Trump'ın yine de bu medya organlarını hedef aldığını belirtiyor.  Lichman  televizyon programında  bu medya organları sayesinde Trump'ın medya ürününe dönüştüğünü söylemişti. 

Görünen o ki  Lichman'ın söyledikleri gerçekler ile de uyuşmaktadır. Çünkü   Trump medya organlarına saldırılarına rağmen  Mayıs 2016'da  Fox News haber kanalı  seçim kampanyaları sürecinde   Washington Post gazetesinin  Trump'ın  hilekarlığı ile ilgili elde ettiği belgelerin zaten Trump tarafından sızdırıldığını ifşa etti.  Bu Amerikan gazetesi    Trump'ın 1970 ila 1990 yılları arsında sahte kimlik ile kendini Trump'ın sözcüsü olarak tanıttığını ve böylece kendi özel hayatının bilgilerini  kaynaklara verdiğini  gösteren  belgeler elde ettiğini belirtmişti.  Vanity Fair  dergisi muhabiri ise  Fox News ile konuşmasında  Trump'ın  Milroe John Barron gibi isimleri ile medya ile temasa geçerek  kendi hayatı ile ilgili bilgileri ifşa ettiğini  söyledi. 

Son dört yıl içerisinde  Amerika medyası ve basını da  Trump'ın girişimleri ve eleştirilerine karşı sert bir tutum takındı.  Öyle ki  sadece 2018'de  bir gün içerisinde  yüz kadar Amerika basın organı  Trump'ın yaklaşımına itiraz amacı ile  Trump'ın medyayı eleştirmesi konusu etrafında köşe yazıları ve haberleri yayımladılar. 

 Trump her gün  Twitter'da onlarca mesaj paylaşıyor.  Bu çerçevede Trump  ülke içi ve dışı ile ilgili siyasetleri hususundaki gelişmeleri özellikle de atamalar ve görevden alınma haberlerini bu sosyal medya ağından bildirir.  Ancak  defalarca aynı medya organı ile de ciddi tartışmalar yaşamıştır.  Örneğin    Amerika'da posta üzerinden  düzenlenecek  seçimler ile ilgili hile ve sahtecilikle alakalı Tweetler yayımladığında   Twitter da   bu paylaşılan mesajları " gerçekleri araştırın" diye etiketledi. Twitter  bu girişimi ile  Amerika başkanı Trump'ın mesajlarını yanıltıcı olarak  değerlendirdi. 

 Twitter'in bu girişiminin ardından Trump en sert şekilde bu sosyal medya organına saldırıp Twitter'i Amerika başkanlık seçimlerine müdahale etmekle suçlayıp bir yandan da  Twitter'in faaliyetlerinin durdurulması ve onunla ilgili kuralları bile değiştirmekten söz etti.  Bir diğer taraftan ise Trump Twitter'daki paylaşımında     şöyle yazdı:" Amerika'da medya özgürlüğü yok, biz sadece sahte anlatımlar ve haberlerin bastırılmasına maruz kaldık...  İnternet ile ilgili 230 sayılı yasasını iptal edin. "

 Amerika'daki 230 sayılı yasa internet ile ilgilidir.   Bu yasa   siteler için  üçüncü şahıslara karşı güvenlik sağlamaktadır.  Twitter sosyal medya organı da  defalarca   Trump'ın bu türl mesajlarını  aldatıcı ve yanıltıcı bilgilerin örneği olarak etiketlemiştir. 

 Donald Trump esasında  medya organlarını milletin düşmanı olarak adlandırıyor. Ancak  uzmanlar  Amerika başkanının girişimlerini  ifade özgürlüğünün  zayıflaması ve  medya organlarının baskı altında tutulma faktörü olarak görmektedirler. Bu çerçevede Trump'ın seçimleri kaybederek bu baskının da sona ermesini umut etmektedirler.    

İranlı iletişim uzmanı   Dr. Muhammed Mehdi Furkani şöyle dedi: "Trump başkanlık koltuğuna oturduğundan beri  medya organları ile tartışmaya girişmiştir.   Trump ilk olarak   yalan ve temelsiz  haberler etrafında çok manevra yaptı.   Yalan haberlerin sahte bilgilerin her zaman olduğunu yeni bir olay olduğunu biliyoruz.  Gerçi  modern medya özellikle de  sosyal medya ağları  ile sahte haberler de yeni boyut kazanmışlardır.  Trump ise   propagandif çalışmalarının devamında   sahte haberler sayesinde  Amerika medya organlarına darbe indirmeyi ve kendi reklamını yapmayı başardı.  Ancak yine de bilmeliyiz ki  propagandif çalışmaların da işlevi bir yere kadardı ve o noktadan sonra artık etkili olmayacaktır.  Zamanın geçmesi ile  gerçekler de ortaya çıkınca artık propagandif çalışmalar da hiçbir sonuç vermeyecektir.  Buna rağmen bu propagandif çalışmalar sonuç vermediği zaman Trump da gerçekleri saptırmaya başladı. 

 İranlı uzman sözlerinin devamında şöyle diyor:"  Koronavirüs pandemisi sırasında bile Amerika sözde dünyanın en büyük gücü olarak  çok zor durum yaşadı.  Trump ilk günlerde  koronavirüsün önemini  inkar edip bu durum ile dalga geçmeye bile çalıştı.  Şimdi ise  dünyada Amerika'nın vaka ve ölüm sayısı açısından en kötü durumda olduğunu görüyor.  Bu durumun hem de seçimler arifesinde yaşanması Trump'a ağıra patladı.  Bu doğrultuda medya organları ve kamuoyunun da eleştirilerine hedef oldu ve mecburen gerçekleri saptırmaya yöneldi. Hatırlayın, CNN muhabiri  Trump'a Nisan ayının sonlarında şunu sormuştu:" Koronavirüs testi yeterli midir? " Trump ise " Bu tür sorunlar sormamalısınız.  Birçok büyük adam için bu hakaret sayılır. " demişti. "

Amerika başkanı Trump'ın  medya ile ilişki dosyası kabarık bir dosyadır.  Örneğin  Mayıs 2017'de  CBS kanalı muhabiri  Trump ile özel konuşmasında  onun konuşmalarının Barack Obama tarafından dinlenildiği iddiası hususunda açıklama yapmasını istediğinde  Trump birden bire  konuşmasını kesip  Beyaz Saray'a dönmüştü.  Ardından öfke ile CBS muhabirine şöyle demişti:" İstediğin gibi düşünebilirsin.  Şu soruyu bana sorma. "

2017 yılının  Ağustos ayının sonlarında ise   Trump'ın  medya ile ilişkisi hususunda başka bir tartışma patlak verdi. O dönemde Amerika'nın MSNBC kanalından iki sunucu Twitter'da  Trump tarafından alay konusu edildikten sonra şöyle bir mesaj paylaştılar:" Trump yalan söylüyor ve Beyaz Saray  daha önce bizim  Trump'tan özür dilememizi istemişti. "

2018 Ekim'in sonlarında da  Amerika başkanı Trump'ın bir başka anormal davranışı fiyasko olarak haberlere geçti.  

BBC kanlı muhabiri ve sunucusu Steph Mc. Govern   2012 yılındaki Trump ile konuşmasından bir anıyı paylaşıp röportaj boyunca  Trump'ın onu övdüğünü ve ona çok güzel biri diye iltifatta bulunduğunu söyledi. 

Tabii Trump o dönemde hala Beyaz Saray'a gitmemiş ve sırf güçlü bir tacir olarak tanınıyordu.  Ancak  onun anormal ve etik dışı tavrı  o kadar göze çarpmıştır ki BBC'nin kadın muhabiri bundan dolayı dehşete düşmüştür. 

 Uzmanlara göre Trump'ın medya organlarına yaptığı saldırılar  kamuoyunun medyaya ve  sivil toplum kuruluşu enstitülerine yönelik güven duygusuna uzun vadeli zarar vermiştir. Bu uzmanlara göre  son iki üç yıl içerisinde devam eden bu sürecin durdurulmasını istemiştir.  Ancak Trump dört yıllık başkanlığının ardından bile  durumu değiştirmekten yana değildir.  Daha önce ise Trump  New York Times ile konuşmasında  2020 seçimlerini kazanacağını bunun nedeninin de  medya organlarının ona bağlılığı olduğunu öne sürdü.  Trump  "medya organlarının seçimlere 6 ay kala bana hayranlık duyacaklarını ve  lütfen Trump'ı kaybetmeyelim diye  yayınlar yapacaklarını" da iddia etmişti. 

 Trump'ın tüm bu temelsiz iddialarına rağmen  Amerika başkanının  yeni seçim kampanyasını başlattığı süreç başından beri  kimi Amerika haber ve basın organı ile söz dalaşı sürecine dönüşmüş ve deyim yerinde ise  taarruz pozisyonuna geçmiştir. Bu çerçevede başlatılan savaş  Trump ve medya arasını iyice açmıştır.

parstoday

Yorumlar