YÜZYILIN ANLAŞMASI ULUSLARARASI HUKUKU DA İTİBARSIZLAŞTIRDI (ANALİZ)

 

Görüntülenme: 1690 Tarih: 02 Şubat 2020 22:45
YÜZYILIN ANLAŞMASI ULUSLARARASI HUKUKU DA İTİBARSIZLAŞTIRDI (ANALİZ)

ABD Başkanı Donald Trump 28 Ocak Salı günü Yüzyılın Anlaşması adlı ırkçı planını resmen açıkladı.

Sonunda ve üç yılın ardından ABD Başkanı Donald Trump’ın hazırladığı Yüzyılın Anlaşması adlı şom plan görücüye çıktı. Ancak bu plan birçok açıdan uluslararası hukuka aykırıdır.

Konu ile ilgili dikkat çeken birinci nokta, planın siyonist rejim Başbakanı ve BAE, Umman ve Bahreyn büyükelçilerinin katıldığı bir törende açıklanması ve Filistinli taraftan hiç bir temsilcinin bulunmamasıydı, ki bu da bu anlaşmanın batıl olduğunu ortaya koyuyor; zira her türlü anlaşma hukuki açıdan iki tarafın var olmasını gerektiriyor. Oysa Yüzyılın Anlaşması adlı anlaşmada üçüncü bir taraf, yani Amerika karar vermiş ve aldığı kararı taraflardan birine, yani Filistin’e dayatmış, üstelik anlaşmanın tüm maddeleri diğer tarafın, yani törende temsilcisi hazır bulunan siyonist İsrail’in lehine düzenlenmiştir.

Arap birliği Genel Sekreteri Ahmet Ebulkayt ABD patentli anlaşmaya gösterdiği ilk tepkide şöyle dedi: İsrail ile Filistin arasında adil ve kalıcı barışın gerçekleşmesi üçüncü tarafın isteğine göre değil, bu iki tarafın isteğine bağlıdır.

 

Yüzyılın Anlaşması adlı planla ilgili ikinci nokta, planın coğrafi boyutu ile ilgilidir. Bu plana göre ABD Başkanı Donald Trump Kudüs’ü siyonist rejimin yeni başkenti olarak tanıyor ve İsrail’in Batı Şeria’nın yüzde 30 kadarlık bir alanına hakimiyetini  ve yine yerleşkelerin üzerindeki egemenliğini tanıdığını belirtiyor.

Donald Trump “Urşelim İsrail’in bölünmez başkenti olarak kalacaktır” diyerek pratikte siyonist rejimin Kudüs’ün tümüne hakimiyetini tanıyor. Dolaysıyla Trump’ın “Bu plan Urşelim’in doğusunda Filistinliler için hakimiyet hakkı tanıyacaktır ve Amerika Urşelim’in doğusunda da Büyükelçiliği olacaktır” demekten maksadı, Kudüs’un dışında küçük bir alandır ve gerçekte Filistinlilerle alay etmektedir.

 

Trump’ın planında 4 kilometrekarelik alanı olan Ebudis Filistin’in gelecek devletinin başkenti olarak belirtiliyor. Oysa bu madde BM’nin birçok kararnamesi ile çeliştiği gibi, BM bildirgesinde milletlerin kendi kaderini belirleme hakkı gibi temel ve önemli bir ilke ile de çelişki arz ediyor.

Gerçekte Yüzyılın Anlaşması Filistin devletine kendi coğrafyasını belirleme hakkını tanımadığı gibi, siyonist İsrail’e verilen topraklarda yaşayan Filistinliler için de kendi kaderini belirleme hakkı tanımıyor.

Bu arada uluslararası af örgütü bir açıklama yaparak şu ifadelere yer verdi:

Şu meseleyi unutmamak gerekir ki bu anlaşmada yer alan toprak değişimi ilkeleri daha çok Filistinli toprakları İsrail’e ilhak etmeyi öngörüyor, ki bu da insani uluslararası yasaların açık ihlali sayılır.

 

Üçüncü nokta, Yüzyılın Anlaşması siyonist rejime tek yanlı olarak yerleşkeleri ve Ürdün vadisini ilhak etme hakkı tanıyor. Oysa bu uygulama siyonist rejimin çok iyi bildiği işgalciliğin en bariz mısdağıdır. Gerçekte bu plan Amerika’nın İsrail’in işgalciliğini tanıdığı bir belge sayılır.

Dördüncü noktaya gelince, Yüzyılın Anlaşması adı planın bir maddesinde Filistinlileri İsrail’i sözde Yahudi bir devlet olarak tanımaya zorlamasıdır, ki bu da yine uluslararası hukuka aykırıdır. Zira uluslararası hukuka göre bir devleti tanımak, zorunlu değil ve tamamen tanımak isteyen tarafın inisiyatifine bırakılır. Nitekim şimdiye kadar birçok İslam ülkesi siyonist rejim İsrail bir devlet olarak tanımamıştır.

 

Beşinci nokta şu ki, Yüzyılın Anlaşması’na göre Filistin devleti Filistin sınırları içinde ve dışında askeri veya milis güç bulunduramaz ve bu madde Gazze şeridinde Filistin İslami direniş hareketi Hamas’ın silahsızlandırılmasını da kapsıyor. Oysa bu madde de uluslararası hukuk ilkelerine aykırıdır, zira askeri güç bulundurmak hiç bir ülkenin elinden alınamayacak bir haktır. BM bildirgesinin 51. maddesi meşru savunma hakkında resmen vurgu yapıyor ve bu hakkı kullanmak, askeri güç bulundurmayı gerektiriyor. Bu durum başta Filistin olmak üzere Batı Asya ülkeleri için önem arz ediyor, zira bu ülkeler siyonist rejim İsrail gibi bir rejim tarafından ciddi tehdit altındadır ve sürekli Tel aviv’in dayattığı savaşlarla karşı karşıya sayılır.

Yüzyılın Anlaşması ile ilgili olan ve uluslararası hukukun açık ihlali sayılan altıncı nokta, Filistinli mültecilerin durumu ile ilgilidir. Yüzyılın Anlaşması adlı şom planda Filistinli mültecilerin anavatanına geri dönüş hakkı yok sayılmıştır ve sadece gelecekte kurulacak Filistin devletine geri dönüşleri mümkün olacağı ileri sürülmüştür.

Gerçi Filistinli mülteciler başka ülkelerde yaşıyor, fakat hepsi Filistin uyrukludur ve Filistin kimliğine sahiptir. Nitekim uluslararası hukuka göre hiç kimse bağlı bulunduğu uyruktan mahrum bırakılamaz.

Yedinci nokta şu ki Yüzyılın Anlaşması genel bir bakışta BM kararnamelerini açıkça ihlal etmektedir. BM ve Amerika’nın daimi üyesi olduğu güvenlik konseyi 1967 yılından bu yana sürekli Doğu Beytulmukaddes işgal edilen topraklar olduğunu ilan etmiştir.

Uluslararası adalet divanı da BM’nin esas yargı kurumu olarak Doğu Beytulmukaddes’te koran İsrail’in inşa ettiği utanç duvarı uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtiyor.

BM güvenlik konseyi de 242 sayılı kararnamede İsrail’den 1967 yılında işgal ettiği başta Doğu Beytulmukaddes olmak üzere tüm bölgelerden geri çekilmesini istemiştir.

Uluslararası hukuk uzmanı Settar Azizi bu konuda şöyle diyor:

Yüzyılın Anlaşması en azından üç eksende Donald Trump’ın Yüzyılın Anlaşması ile aykırılık arz ediyor. ilk nokta şu ki Kudüs İsrail’in başkenti olmamalı, zira bu durumda Filistinlilerin BM güvenlik konseyinin kararnamelerinde tanınan bu kentin üzerindeki hakimiyeti hiçe sayılmış oluyor. İkinci nokta, Batı Şeria ve Gazze şeridi uluslararası hukuka göre Filistinlilere aittir ve siyonist yerleşkelerin bu bölgelerde inşa edilmesi illegaldir. Üçüncü nokta ise mültecilerin geri dönüşü için adil bir çözüm sunulmalıdır. Oysa Trump’ın planı daha çok Filistinlilerin geri dönüş hakkını yok sayan tek yanlı bir çözümdür. Yine uluslararası hukuka göre Ürdün ile kara sınırı bulunan Batı Şeria tamamen Filistinlilere aittir, oysa bu da Trump’ın planında gözardı edilmiş ve sınır bölgesinin kontrolü İsrail’e verilmiştir. Yani gelecekte kurulacak Filistin’in kara sınırları tamamen İsrail’in kontrolündedir ve Filistin sadece özerk bir yönetim şeklinde yönetilecektir.

 

Kuşkusuz ABD patentli Yüzyılın Anlaşması adlı planda uluslararası hukukun birçok ilkesi açıkça ihlal edilmesi bir yandan uluslararası hukuku itibarsızlaştırıyor ve öte yandan uluslararası düzende yeni normları oluşturmak istediğini ileri süren ABD Başkanı Donald Trump’ın uluslararası hukuku ve küresel düzende kabul edilen normları itibarsızlaştıran adam olduğunu ortaya koyuyor.

PARSTODAY

Yorumlar