SİYONİSTLER İRAN KARŞISINDA HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADI

img
SİYONİSTLER İRAN KARŞISINDA HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADI

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun İran'a karşı başlattığı savaşın başında, siyonist toplum büyük bir coşku ve birlik içindeydi.

Tesnim'in haberine göre, İlk günlerde, ilan edilen hedeflerin gerçekleşeceğine inanan Siyonistler, hem siyasi hem de toplumsal düzeyde bu saldırıyı desteklediler. Rejim propagandası, İran'a saldırarak kritik kazanımlar elde edileceği yönünde güçlü bir algı yarattı.

Ancak savaşın ilerleyen günlerinde bu iyimser tablo hızla çöktü. İsrail’in, İran'ın nükleer altyapısını ve füze kapasitelerini yok etme gibi ilan edilen büyük hedeflerinden hiçbirine ulaşamaması, toplumda derin bir hayal kırıklığına neden oldu. İran'ın füzelerle İsrail’in askeri ve ekonomik tesislerine verdiği ağır hasar ortaya çıktıkça, halk rejim kabinesini ve orduyu sorumlu tutmaya başladı. Başlangıçta güçlü görünen iç fikir birliği, yerini sert eleştirilere ve güven kaybına bıraktı.

Siyonist medya, İsrail’in İran’a saldırmasında özellikle ABD desteğinin belirleyici bir rol oynadığını vurguladı. Ancak savaşın kısa sürede sürdürülemez hale gelmesi, İsrail toplumunda ortak hareket etme iradesinin hızla çözülmesine yol açtı.

Savaşın birkaç gün sonrasında İsrail içinde ciddi bölünmeler ve toplumsal huzursuzluk baş gösterdi. Can kayıplarının ve ekonomik yıkımın boyutları, halkın hem morali üzerinde hem de iç cephe dayanıklılığında büyük yaralar açtı. İran’ın saldırılarına karşı koyamayan İsrail, toplumun desteğini giderek kaybetti.

Ayrıca, savaşın maliyeti ve günlük yaşama etkileri hakkında siyasi çevrelerde de derin ayrılıklar oluştu. İsrail'in savaşı sürdürme kararı ve harcamalar, kamuoyunda öfke yarattı ve başlangıçtaki savaş hevesi hızla azaldı. Gazze’deki savaşın gölgesinde İsrail’in konumu daha da zayıfladı ve İran’a karşı oluşturulan askeri ve siyasi odak tamamen dağıldı.

İran ile Siyonist rejim arasında 12 gün süren çatışmalar sırasında, Gazze Şeridi Filistin direniş gruplarının saldırılarına sahne oldu. Bu süreçte birçok İsrail askeri öldürüldü ve bu durum İsrail toplumundaki huzursuzluğu daha da derinleştirdi.

Yaşanan bu karmaşık ortamda, İsrail içinde şu soru tartışılmaya başlandı: Yetkililer, farklı cephelerde artan askeri ve siyasi sorunlar karşısında hem toplumu bir arada tutabilecek hem de yeni dengelere ayak uydurabilecek mi?

Siyasi analist Salih Lütfi, İsrail’in İran’a savaş açma konusundaki fikir birliğinin çok hızlı bir şekilde iç çatışmaya dönüştüğünü belirtti. Gazze'deki çatışmalar, içerideki güvenlik zafiyetleri ve İsrailli esirler sorunu, savaşın pratikte bir başarıya dönüşmesini engelledi. Tüm bu gelişmeler, İsrail iç siyasetinde ve toplumunda var olan ayrışmayı daha da derinleştirdi, Gazze ve Batı Şeria cephelerinde rejimin istikrarsızlığını artırdı.

İsrail işleri uzmanlarına göre, İran'la savaş fikrinin çökmesi ve bunun yerine karmaşık iç çekişmelerin ortaya çıkması, rejimin hem siyasi hem de güvenlik alanındaki kırılganlığını gözler önüne serdi.

Tel Aviv Üniversitesi'nden emekli profesör Shlomo Sand, Haaretz gazetesindeki yazısında, Netanyahu’nun bu savaşı iç kamuoyunu arkasına almak için başlattığını ancak bunun geri teptiğini dile getirdi. Gazze'de yaşanan başarısızlıklar, yüksek kayıplar ve esir sorunu, Netanyahu'nun siyasi kariyerinde son evreye girdiğini hissetmesine yol açtı. Bu ortamda, İran’a karşı yeni bir cephe açarak halkın dikkatini Gazze'den uzaklaştırmayı ve iç baskıyı hafifletmeyi planladı.

Sand, Netanyahu’nun bu savaşı uzun süredir hayalini kurduğu “İran ile açık çatışma” planının bir parçası olarak gördüğünü, bunun ise İsrail toplumunu arkasında birleştireceğine inandığını yazdı. Ancak savaşın gidişatı bu beklentileri boşa çıkardı ve kısa sürede desteği büyük oranda eridi.

Bir diğer Siyonist gazeteci Meron Rapoport ise, Netanyahu’nun “hayali bir zafer” peşinde koştuğunu ve bu savaşın Gazze’yi yeniden ön cepheye taşıdığını kaleme aldı. Başlangıçta toplumu bir araya getiren İran’a saldırı fikrinin, savaş ilerledikçe zayıfladığı ve umutsuzluğa dönüştüğü belirtildi. Ateşkes sürecinde Netanyahu’nun öne sürdüğü hedeflerin hiçbirine ulaşılamadığı netleşti.

Rapoport, medyanın başlangıçta 1967 savaşının sahnelerini hatırlatarak geniş bir zafer propagandası yaptığını ancak kısa sürede bu coşkunun yerini derin bir şüpheye bıraktığını söyledi. Netanyahu’nun iddia ettiği zaferlerin aslında bir illüzyon olduğunu, İran tehdidinin ortadan kalkmadığını, aksine farklı formlarda geri döndüğünü ifade etti.

Sonuç olarak, İsrail’in İran’la savaşa girmesi elindeki stratejik kartları kaybetmesine, Netanyahu’nun ise salt güce dayanan planlarının başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu. Bu sürecin sonunda ilan edilen “zaferin” aslında bir hayalden ibaret olduğu açıkça ortaya çıktı.



Makaleler

Döviz Kurları

Güncel

Hava Durumu

Link kopyalandı!