Hizbullah Genel Sekreteri, konuşmasının başında bu hareketin şehitlerine seslendi ve şunları söyledi: ‘Bu günler, büyük bir operasyonun başladığını ve bu operasyonda 100'den fazla Siyonist asker ve subayın öldürüldüğünü ve üç günlük yas ilan edildiği hatırlatmak içindir.
Bu gün bu yoldaki bütün şehitlerin günüdır. Şehadet zafer getirir. İmam Humeyni (r.a) de Kerbela'da kanın kılıca galip geldiğini ifade etmiştir. Bugün ABD’nin kılıcı hâlâ bölgemizin ve halkımızın boynundadır.
Şehitlerin kanı düşmanlar üzerinde caydırıcılık etkisi yaratmıştır.
Şehitlerimiz basiretli insanlardır. Dostları, düşmanları, doğruyu ve yanlışı bilirler. Doğru zamanda ve yerde ne yapacaklarını biliyorlar. Onlar sorumlu, hareket, cihat ve sabır insanıdırlar.’
Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının devamında, Siyonist Rejimin Gazze’ye yönelik saldırılarına değinerek şunları söyledi: ‘Siyonist rejim Gazze Şeridi'ne açık ve vahşi bir şekilde saldırıyor. İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki vahşeti azalmadı, her geçen gün artıyor. Bu saldırılar, sınır tanımayan acımasız Siyonistlerin intikam ruhunu gösteriyor.
Bu yıl Şehitler Günü, başta Gazze olmak üzere bölgedeki tarihi olaylarla aynı zamana denk geldi. Gazze'de Siyonist rejim kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve tüm sivillere saldırıyor. Ama bir yandan da Filistin direnişinin Siyonist düşmana karşı kahramanca duruşuna şahit oluyoruz. Siyonistlerin saldırıları, bölgesel ve dünya düzeyinde tehlikeli ve istisnaidir.
Gazze'de 2 milyon insan gece gündüz bombardıman altındadır. Bu saldırılarda camilere, kiliselere, okullara, hastanelere saygı yoktur. Bu saldırıların en tuhaf yanı ise sahte bahanelerle açık bir şekilde hastanelere saldırmasıdır. Bu saldırı ve işgal azalmadı, aksine her geçen gün arttı.
Siyonist rejimin saldırılarının amacı halkı direniş seçeneğinden caydırmaktır
Nasrallah konusmasının devamında şunları söyledi: ‘Siyonistlerin bu terör ve vahşetle bir amacı vardır ve bu sadece Filistin halkından intikam almak değildir. Düşmanın temel amaçlarından biri teslim olmaya zorlamaktır. Tabi sadece Gazze ve Filistin halkının değil, Lübnan halkının ve tüm bölge ülkelerinin teslim olmasını istemektedir. Amaçları meşru hak taleplerini ortadan kaldırmaktır. Amaç, direnişin bedelinin çok büyük olduğunu ve ondan vazgeçilmesi gerektiğini söyleyerek, insanları direniş seçeneğinden ümitsizliğe düşürmek ve bir teslimiyet kültürü oluşturmaktır.
Siyonist rejim, Lübnan halkına aynı kaderi göreceğinizi anlatmak için Gazze halkını öldürüyor, İsrailliler İslami Cihad ve Hamas’a ait on binlerce askeri hedefi bombaladıklarını iddia ediyor ama gerçek şu ki onlar, amaçlarına ulaşmak için tüm evleri ve Filistin halkını saldırılarının hedefi olarak görüyorlar ama bu hedefe ulaşılamayacaklar.’
Hayal kırıklığına uğrayacak olan taraf İsrail’dir
Seyyid Hasan Nasrallah şu ifadelerde bulundu: ‘Görünüşe göre Siyonistler, son 75 yılda Filistin halkının öldürülmesinden, yerinden edilmesinden ve evlerinin yıkılmasından ders almamış. Siyonistlerin bu eylemlerinin sonucu ne oldu? Filistin halkı direnmeyi bıraktı mı? Tam tersine bu direniş, irade ve kültür kuşaktan kuşağa güçlenerek devam etti ve bu yıl da Aksa Tufanı Operasyonuyla en üst seviyeye ulaştı. Lübnan'da da durum aynı. Lübnan halkı, Siyonistlerin katliamlarının ardından direnişten vazgeçmedi.
Siyonist düşman yine daha önce olduğu gibi yanlış hesap yaptı. Lübnan halkı direnişe daha da bağlı hale geldi. Ne yazık ki bazı Arap ve Batı medyası ve yazarları bilerek ya da bilmeyerek Siyonistlerin bu hedefi doğrultusunda hareket etmektedirler. Hayal kırıklığına uğraması gereken taraf İsrail'dir; İsrail şunu bilmelidir ki, Gazze ve Lübnan şehitlerinin bedenlerinden, bu işgalciye karşı mücadele etme ve onu yok etme konusunda çok daha kararlı direniş nesilleri çıkacaktır.’
Gazze'ye yapılan saldırı Siyonist rejimin barbarlığını ortaya serdi
Seyyid Hasan Nasrallah şu ifadelerde bulundu: ‘Siyonist düşman bu saldırıda kendisine çok zarar vermiştir. Bu zararlardan biri vahşi doğasını bölge halkına ve dünya halkına daha fazla göstermesidir. Geçtiğimiz yıllarda medyada iyi insanlar olduklarını ve barış istediklerini iddia ettiler ama bu imaj kayboldu. Bu saldırılardan sonra milletlerimiz Siyonistlerle ilişkilerin normalleştirilmesine şiddetle karşı çıkacaktır.’
Nasrallah, farklı İslam ülkelerinde Gazze halkına destek amaçlı düzenlenen gösterilerin de çok önemli olduğunu belirterek, şunları söyledi: ‘Bunlardan en önemlileri Washington, Londra, Paris ve Batılı ülkelerde yapılan gösterilerdir ve bu gösteriler büyük önem taşımaktadır. Çünkü bu protestolar, Batılı hükümetler üzerinde baskı oluşturacaktır. Artık dünyada ABD hükümeti ve yandaşları dışında hiç kimse Gazze'ye yönelik saldırının devam etmesini istemiyor. Artık Amerikalılar bu konuda yalnız kaldı.
Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının devamında Arap-İslam ülkelerinin Suudi Arabistan'daki toplantısına değindi ve şunları söyledi: ‘Filistin halkı bu toplantıyı sabırsızlıkla bekliyor. Bugün Filistin halkı, bu toplantıya katılan ülkelerden Filistin'i kurtarmak ve Gazze ablukasını kaldırmak için ordularını göndermelerini istemiyor onlar en asgari bir talepte bulunuyorlar. En asgari talep, tüm Arap ülkelerinin ABD'ye karşı birlik olması, Filistin halkının haklarını haykırması, bu saldırıları durdurması ve harekete geçme tehdidinde bulunmasıdır. Elli yedi İslam ülkesi Gazze'ye insani yardım için geçit açamıyor mu?’
Gazze'de üst düzey Siyonist askerlerin varlığı İsrail'in zayıflığını gösteriyor
Hizbullah Genel Sekreteri Gazze'deki Filistin direniş gruplarının performansını takdir ederek şunları söyledi: ‘Bu savaşçılar çok zor şartlarda savaşıyorlar. Bugün İsrail'in en güçlü Ranger kuvvetleri Gazze'de savaşıyor, bu da İsrail'in zayıflığını gösteriyor. Bugün Gazze meydanı çok belirleyici bir meydan haline geldi ve sadece meydana güvenmek gerekiyor. Batı Şeria'da durum öyle ki Siyonist rejim bu bölgedeki direniş güçleriyle savaşmak için güney ve kuzeydeki güçlerini çekmek zorunda kalabilir.’
Gazze’deki savaş durmazsa ABD üslerine saldırılar devam edecek
Seyyid Hasan Nasrallah şunları söyledi: ‘Yemen, Gazze’ye karşı cesur, kamusal ve resmi bir duruş benimsedi ve işgal altındaki Filistin’e çok sayıda füze ve insansız hava aracı ateşledi.
Bu saldırılar Filistin direniş güçlerine büyük moral verdi. Yemen’in tehditleri, İsrail düşmanını savunma sistemlerinin bir kısmını Filistin’in kuzey ve güneyinden Eilat’a taşımaya zorladı. Yemen’in tehdidi Eilat bölgesinin güvensizleşmesine neden oldu ve bu da çok sayıda İsraillinin göç etmesi anlamına geliyor ve bu, düşman kabinesi üzerindeki baskıyı artıracaktır.’
Yemen halkının Filistin'e destek veren varlığı eşsizdir
Hizbullah Genel Sekreteri şunları söyledi: ‘Irak ve Suriye'deki ABD üslerine düzenlenen saldırı da Gazze'yle dayanışma doğeyltusundadır. Irak ve Suriye'deki direniş operasyonları, bu ülkelerdeki ABD üslerinin kaldırılmasıyla paralellik gösteriyor. Tabii maalesef bazı Filistinli yetkililer bu saldırıların Filistin'le hiçbir ilgisinin olmadığını söylüyor ama Aksa Tufanı operasyonu öncesinde bu cepheler sakindi. Bazı direniş grupları, ABD üslerine yönelik saldırının durdurulması için Gazze'ye yönelik saldırının durdurulması gerektiğini söyledi.
Amerikalılar bu saldırılarda 50’den fazla askerinin yaralandığını itiraf etti
Amerikalılar bize, Yemenlilere, Iraklı kardeşlerimize baskı yapıyor ve Amerikalıların bizi bu şekilde tehdit etmediği hiçbir Batılı, Arap ya da Lübnan kanalı kalmadı. Elbette bunlar bizim ve Iraklı ve Yemenli kardeşlerimizin operasyonlarını durdurmayacaktır. Eğer Amerikalılar Irak ve Suriye’de kendilerine yönelik operasyonları durdurmak istiyorsa ve bölgenin savaşa doğru gitmesini istemiyorda, Gazze’ye yönelik savaşın durdurulması gerekiyor.
İran İslam Cumhuriyeti’nin tutumu, Filistin direnişine siyasi, askeri ve maddi destek sağlamaya devam etmektir ve bu konu kimseden gizlenmemektedir.
İran direnişi destekleme yönündeki tutumunu değiştirmeyecektir ancak her zaman destekleyici konumda kalacaktır.
Lübnan cephesinde ise operasyon 8 Ekim’den bugüne devam etmektedir. Tüm önleyici eylemlere rağmen operasyonlarımız devam edecektir. Geçtiğimiz hafta operasyonlarımızın sayısı arttı, operasyonların türü silah açısından iyileştirildi. Direniş tarihinde ilk kez saldırı amaçlı İHA kullandık.’
Barkan füzeleri; Siyonistlerin başının belası
Geçtiğimiz günlerde Berkan füzeleri kullanıldı. Bu füzelerin ağırlığı 300 ila 500 kg’ın üzerindedir. İsrail üslerine 500 kilo patlayıcı attığınızı düşünün. Aynata’da işlenen vahşi suç ve cinayetlere tepki olarak ilk kez Katyuşa füzesini kullandık. Ayrıca Siyonist rejimin derinliğine saldırma konusunda da ilerleme kaydettik.
Celil bölgesinde 350’den fazla asker ve yerleşimci ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı.
Geçen hafta Lübanlı sivillerin hedef alınmasına şahir olduk. Siyonistlere sivillere saldırılmasına asla izin vermeyeceğimizi söyledik. Bugün bile keşif uçaklarımızın işgal altındaki Filistin’in kuzeyine girdiğini, bir kısmının da Hayfa, Akka ve Safed’e ulaştığını söylüyoruz.’
Gazze savaşında son söz meydanındır
Seyyid Hasan Nasrallah şunları söyledi: ‘Siyonistlerin Lübnan’a yönelik tehditlerinin bugünlerde artması, onların direniş operasyonlarına ilişkin endişelerini gösteriyor.
Lübnan halkının ve politikacılarının tutumu Filistin ulusunu desteklemektir. Bu pozisyonlar Lübnan Cephesi’ni verimli hale getirmiştir. Politikamız son sözü meydanın söylediğidir. Saha eylemlerini gerçekleştireceğiz, sonra ne yaşandığını anlatacağız. Bu nedenle gözler söylediğimiz sözlerde değil, meydanda olmalıdır.’
Siyonist düşmana baskı devam etmelidir
Hizbullah Genel Sekreteri şunları söyledi: ‘Filistin’in kazanacağı, düşmanın hiçbir amacına ulaşamayacağı bir ufka doğru bakıyoruz. İnşaallah zafer kazanılacak ve herkes Kudüs’ün kurtuluşuna ve Mescid-i Aksa’da namaz kılındığına şahit olacaktır.’
Seyyid Hasan Nasrallah, geçen hafta Cuma akşamı Siyonist rejime karşı Filistin direniş operasyonunun başlangıcından bu yana ilk kez işgal altındaki Filistin topraklarındaki güncel gelişmelere ilişkin bir konuşma yaparak, Aksa Tufanı operasyonunu Filistin direnişinin planladığını söyledi.
Nasrallah, Aksa Tufanı operasyonun Filistin halkının mücadelesi ve davası olduğunu ve bu operasyonun bölgesel veya uluslararası hiçbir meseleyle ilgisi bulunmadığını söyledi ve şu ifadelerde bulundu: ‘Aksa Tufanı operasyonunda yaşananlar, İran’ın direniş grupları üzerinde hiçbir vesayetinin olmadığını, asıl karar vericinin direniş liderleri ve onların savaşçıları olduğunu gösterdi.
Aksa Tufanı operasyonu, Siyonist rejim düzeyinde güvenlik, siyasi, psikolojik ve manevi bir depreme yol açmıştır ve bu depremin onlara varoluşsal ve stratejik sonuçları olacak ve bu rejimin bugününü ve geleceğini etkileyecektir.
rasthaber