Şii Kasım Süleymanî, 1957’de İran’ın Kirman eyaletinde doğdu. Yoksul bir ailesi olan Süleymanî, ailesinin borçlarını ödemek için genç yaşlarında çalışmak zorunda kaldı ve bu dönemde inşaatlarda dahi çalıştı. 1979 yılındaki İran İslam Devrimi’nin ardından kurulan İran Devrim Muhafızları Ordusu’na katıldı. Askerî alanda etraflıca eğitim almamasına rağmen ordu içinde kısa bir sürede yükselmeye başladı.

İran-Irak Savaşı başlamıştı. Kirman’daki erkekleri toplayarak askerî eğitim veren Süleymanî, savaş sırasında cesareti ve atikliği sayesinde ön plana çıktı. Yaşıtları sıradan asker olarak savaşırken, Sülaymanî 23 yaşında, 41. Sarallah Tümeni Komutanı oldu. Savaş sırasında birliğiyle birlikte Irak’ın işgal ettiği İran topraklarında birçok operasyon yaptı. Bir operasyon sırasında ağır yaralanmış olsa da iyileşerek görevine devam etti. Savaş sırasında Saddam yönetimine karşı, Sünni liderler Mesut Barzani, Celal Talabani ve Şii Bedir Örgütü’yle ilişkiler kurdu. Süleymanî 1998 yılında Ahmed Vahidî’den sonra, İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı olarak atandı.

11 Eylül 2001 terör saldırıların ardından “Yeni dünya düzeni” ve “Terörizmle mücadele” bahanesiyle Amerika birçok İslam ülkesinin sınırlarını değiştirmeye karar verdi. Bu nedenle 2001’de Afganistan’ı ve 2003’te de Irak’ı işgal etti. Bu işgallerin en önemli amacı İslam ülkelerini bölerek kontrolü altına almak, yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmek ve İsrail’in güvenliğini sağlamaktı. Nitekim dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Ağustos 2003 yılında The Washington Post gazetesindeki yazısında “Ortadoğu’daki 22 ülkenin sınırları değişecek” diye açıkça beyan etmişti. Unutulmamalıdır ki söz konusu olan ülkelerin çoğu Sünni’dir ve Türkiye de bunlardan biridir.

Amerika ve dostları “BOP” (Büyük Orta Doğu Projesi) veya “Yeni dünya düzeni” veyahut da “Arap baharı” adı altında kaos, kargaşa, isyan çıkartıyorlar ve tek tek İslam ülkelerini parçalayıp işgal ediyorlardı. 2011 yılında sıra Suriye’ye de gelmişti ve aynı şeyleri orada da yapmışlardı. Tam bu esnada daha belirgin bir şekilde Kasım Süleymanî harekete geçiyor ve mezkûr İslam ülkelerinin önde gelen direnişçilerini fikirsel olarak bir araya getirip emperyalizmle ve Siyonizmle mücadele etmeye yönlendiriyordu. Hep birlikte kısa bir süre içinde çok da başarılı olmuşlardı. Amerika’nın ve uşaklarının ilerlemesi durdurulmuş, hatta düşman cephesine büyük zayiatlar dahi verdirilmeye başlanmıştı. Bu nedenle Kasım Süleymanî Amerikan emperyalizminin, İsrail Siyonizminin ve IŞİD gibi tekfirci örgütlerin azılı düşmanı ve hedefi haline gelmişti. Nihayet 03.01.2020 tarihinde ABD Başkanı Donald Trump, İran Devrim Muhafızları Komutanı General Kasım Süleymanî’nin Irak’ın başkenti Bağdat’ta ABD tarafından insansız hava aracından füze atılarak öldürüldüğünü ve onun öldürülmesinin emrini bizzat kendisinin verdiğini açıkladı.

Zalim zalimliğini, düşman düşmanlığını, şeytan şeytanlığını yapacaktır. Bu konuda şek ve şüphe yoktur. Ancak bazı Müslümanlar hala Şehit Kasım Süleymanî’yi tam olarak tanıyamamışlardır. Hatta onun Şii mezhepçisi birisi olduğunu; bu yüzden Irak, Suriye, Yemen ve diğer ülkelerdeki operasyonları desteklediğini sanmaktadırlar. Halbuki onu yakından tanıyan birçok Sünni öndere göre bile kesinlikle o bir kahramandı, şehit olmuştu ve hiçbir şekilde mezhepçi değildi. Örneğin;

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyib Erdoğan, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ruhani’ye gönderdiği başsağlığı mesajında “Şehit Süleymanî’nin yokluğu derinden üzüyor. İran halkı, sizin ve Rehber'in (Hamaney’in) öfkesinin farkındayım” [1] ifadelerini kullandı. Sayın Cumhurbaşkanımız her ne kadar Sünni olsa da mezhepçilikten son derece rahatsız olan bir liderdir. Dolayısıyla eğer Süleymanî mezhepçilik yapmış olsaydı onun hakkında çok önemli olan “Şehit” kavramını kullanır mıydı ya da ondan dolayı başsağlığı diler miydi veya onun yokluğundan dolayı üzülür müydü?

Filistin’in Hamas lideri İsmail Haniye İran’ın başkenti Tahran’da Kasım Süleymanî için düzenlenen cenaze törenine katılıp İran İslam Cumhuriyeti’ne ve İran halkına başsağlığı dileyerek “Tümgeneral Süleymanî’nin Kudüs şehidi olduğunu deklare ederim” dedi.
Süleymanî’nin Filistin direnişini destekleme konusunda mühim bir rol oynadığını belirten Haniye, ABD’nin korkunç bir suç işlediğini vurguladı.[2] Hamas İslami Direniş Hareketi komutanlarından Usame Hamdan General Süleymanî’nin Filistin’e olan desteklerine değinerek şunları söyledi: “Filistin konusunda General Süleymanî hakkında söylenenler hikâyenin sadece bir kısmıdır ve tabii ki bu olay aynı şekilde devam edecektir. Şehit Süleymanî, Kornet füzelerini Gazze’ye gönderen kişidir.”[3] Peki, Süleymanî niçin Sünni olan Filistin’e ve halkına yardım etmişti? Hem de niçin Şii İran’ın yapmış olduğu Kornet füzelerini vermişti?

Lübnan’daki el-Ğufran Camii’nin Sünni İmamı Şeyh Hisam el-İlani, General Kasım Süleymanî ile ilgili şöyle açıklamalarda bulunmuştur: “Şehit Süleymanî, Siyonist düşmana karşı elde edilen başarılarda ve zaferlerde direnişe verdiği destekten ve Lübnan’ı zayıf bir konumdan güçlü bir konuma ulaştırmasından dolayı biz bütün Lübnanlıların boynunda hakkı vardır ve ona teşekkür ediyoruz.”[4] Eğer Süleymanî Şii mezhepçiliği yapmış olsaydı Sünni bir alim böyle bir konuşma yapar mıydı? Lüblan’lı Hristiyanlar bile onu sevmektedirler; eğer dincilik yapmış olsaydı diğer dinlerden olan insanlar onu sevebilirler miydi ve bu sevgilerini izhar edebilirler miydi?

Suriye’nin genelini Sünnilerin oluşturduğu Şam, Halep, Homs gibi birçok şehrinde meydanları dolduran halk Bağdat’ta ABD’nin gaddar saldırısında şehit düşen Korgeneral Kasım Süleymanî, Haşdi Şabi Genel Kurmay Başkanı Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis ve arkadaşlarının onuruna ve ABD’nin gaddar saldırısını kınama gösterisi yaptı.[5] Suriye Millet Meclisi başkanı Hammuda Sabbağ, Başbakan İmad Hamis, Başbakan Yardımcısı Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Velit Muallim, bazı bakanlara ek olarak parti ve dini heyetler İran İslam Cumhuriyetine taziyelerini bildirdiler. Millet Meclisi Başkanı yaptığı konuşmada, şehidin direniş menkıbelerini, terörle mücadeledeki rolünü dile getirerek yönetim, hükümet ve halk olarak emperyalizmle mücadeleye devam edeceklerini ve Orgeneral Süleymanî suikastının direnişi bölgedeki sömürgeci planlara karşı daha güçlü kılacağını vurguladı.[6] Cumhurbaşkanı Beşar Eset Alevî olsa da Suriye halkının %60’ı Sünni, %11’i Nusayri, %16’sı Hristiyan, %3’ü Dürzi ve %2’si İsmaili’dir. Peki bütün bu farklı inançtan olan insanları Şii olan Süleymani 

kendisi için yürüyüşler ve programlar yaptıracak oranda nasıl etkilemiştir? Mezhepçilik yaparak mı?

Irak’ın meşhur Sünni alimlerinden olan Halit El-Molla, Kasım Süleymanî hakkında şunları söyledi: “Kasım Süleymanî çok büyük bir şahsiyettir. İslam’ı ve Müslümanları destekleme amacıyla Irak’a geldi ve Suriye’ye de gidiyor. Kasım Süleymanî asla Irak’ta bir hükümet, makam ve mevki peşinde değildir. Size Kasım Süleymanî’nin Irak’ta hiçbir Şii lideri baskı altında tutmadığını ilan ediyorum, o baskı yöntemini asla kullanmıyor. Ben onun bu özelliğini bazı Şii liderlerden duymuştum. Onlar, ‘Kasım Süleymanî Irak meselelerine karışmaz, o sadece askeri danışmanlık için geldi’ diyorlardı. General Süleymanî’nin rolü danışmanlıktan öte değil ve benim de şu an şahit olduğum gibi o sadece askeri danışmanlık yapıyor. IŞİD’in Irak’ın kuzeyinde bulunan Erbil şehrine girmesine birkaç kilometre kalmışken, bizim Kürt kardeşlerimiz başında General Kasım Süleymanî’nin bulunduğu İranlı kardeşlerimizden yardım istiyorlar. Acaba Kasım Süleymanî kendi ülkesinin toprağını mı yoksa Irak’ın bir parçası olan Erbil topraklarını mı savundu? Medya’nın Kasım Süleymanî ve İran hakkında uydurduğu yalanlar artık yeter!”[1] Görüldüğü gibi Süleymanî’ye atılan iftiralar ve töhmetler Iraklı Sünni bir alimi dahi çileden çıkarmıştır. Eğer Süleymanî Şii mezhepçiliği yapmış olsaydı Irak’ın en meşhur Sünni alimlerinden birisi onu canla başla savunur muydu?

İran’ın onlarca eyaletinin Sünni müftüleri Kasım Süleymanî’nin terör edilmesinden dolayı ABD’yi şiddetle kınadılar ve onun İslam dini için mücadele eden vahdetçi bir şehit olduğunun altını çizdiler.[2] Acaba Süleymanî mezhepçilik yapmış olsaydı Sünni müftülerin hepsinin kalbini kazanması mümkün müydü?

Eğer Kasım Süleymanî mezhepçilik yapmış olsaydı, Sünni alimler ve liderler şöyle dursun, sıradan Sünni bir Müslümanın hatta bir insanın kalbini bile kazanamazdı. Ancak Süleymanî, ABD ve kuklalarına karşı mücadele etmiş, orta doğuda zulme maruz kalan bütün Sünnilerin, Şiilerin, Alevilerin, Arapların, Türklerin, Kürtlerin, Müslümanların, Hristiyanların ve diğer dinlere mensup olan insanların yanında yer almıştır. İşte bundan dolayı onların sevgisini ve muhabbetini kazanmıştır. Keşke bu duruma herkes mezhepçilik ve hasetçilik gözlüğünü çıkarıp öyle bakabilseydi. Keşke hiçbir kimse olaylara Amerika’nın ve İsrail’in istediği pencereden bakmasaydı. Keşke.

 

Dr. Mahmud Acar 

 

[1] https://www.indyturk.com/node/113116/haber/iran.

[2] http://beyazgazete.com/video/webtv/guncel-1/hamas-lideri-haniye-suleymani-nin-kudus-sehidi-oldugunu-deklare-ederim-797223.html.

[3] https://hurseda.net/dunya/224554-lubnanli-ehli-sunnet-alimi-general-suleymani-nin-tum-lubnanlilarin-uzerinde-hakki-var.html.

[4] https://hurseda.net/dunya/224554-lubnanli-ehli-sunnet-alimi-general-suleymani-nin-tum-lubnanlilarin-uzerinde-hakki-var.html.

[5] https://sana.sy/tr/?p=199405.

[6] https://sana.sy/tr/?p=199330.

[7] https://www.tasnimnews.com/tr/news/2016/07/13/1129361.

[8] https://makhaterltakfir.com/fa/newsview/16508.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.