Ortadoğu’nun önde gelen analistlerinden Abdülbari Atvan, Riyad ve Tel Aviv yetkilileri arasında yapılan görüşmeleri eleştirerek İran’a karşı Arabistan’ın İsrail’le yakınlaşmaya çalışması Riyad’ı güvelik sahiline götürmeyeceğini yazdı.

Bölgesel konuların önde gelen analistlerinden Abdülbari Atvan, el-Kudsu-l Arabi gazetesinde yayınlanan başyazısında, Suudi Arabistan ve Siyonist rejim yetkilileri arasında yapılan görüşmeler dizisini ele alarak şöyle yazdı: Geçtiğimiz beş yıl boyunca Suudi Arabistan eski istihbarat daire başkanı Prens Türki el-Faysal ile İsrail’in eski yetkilileri arasında yapılan yarı gizli görüşmelere ilişkin haberleri okumaya yada duymaya nerdeyse alışmıştık. Bu tür görüşmelerin en sonuncusu, Prens Türki el-Faysal’ın geçen yıl İsrailli meslektaşı Amos Yadlin (eski Mossad başkanı) ile yaptığı görüşmeydi.

Prens Faysal, devlette hiçbir resmi görevinin olmadığını ve ilişkilerin normalleşmesini amaçlayan bu görüşmeleri kendi kişisel hedefleri ve tutumu gereği yaptığını sürekli vurguluyordu. Bu mazeretler öyle bir aşamaya  geldi ki İbranice yayın yapan bir gazetede çıkan bir makalesinde Siyonist rejimle barıştan söz etti ve işgal topraklarında Holocaust Müzesini ziyaret edeceğini umduğunu dile getirdi.

Dolaysıyla Washington’da büyük elçi olduğu sırada Prens Faysal’a danışmanlık yapan eski general Enver Eşki’nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun en önde gelen danışmanlarından biri olan  Dore Gold ile görüşmesi, rastlantı gibi gelmiyor.

Enver Eşki ve Dore Gold’un tokalaşma fotoğrafı ve görüşmesi, İsrailli gazetelerin çoğunun verdiği en önemli haberler arasında yer aldı. Buna karşın hiçbir Suudi gazetesi yada Fars Körfezi ülkelerinin medyası bu görüşmeyi yansıtmadı. İsrailli gazeteler, söz konusu görüşmeyi ortak düşmana yani İran’a karşı konumlandırarak Riyad ve Tel Aviv ilişkilerinde gelişen önemli bir olay olarak değerlendirdiler.

Eşki, İsrailli yetkili ile görüşmesini bir rastlantı olarak nitelendirdi ve İsrail’in resmi bir yetkilisi olarak değil, Kudüs’teki bir araştırma merkezinin başkanı olarak Gold ile görüştüğünü söyledi. Ancak Eşki, Amerika ve Avrupa üniversitelerinin ve üstatlarının İsrail’i boykot ettiği bir sırada bu görüşmenin hata olduğunu unutmuştu.

Eşki’nin sağcı ve son derece aşırı bir İsrailli ile görüşmesi, yeni bir mesele değildir; çünkü bu İsrailli yetkili, görüşmesini yatığı ikili görüşmelerin en az beşincisi olduğunu açıklamıştı. Bu yüzden Eşki’nin açıklamaları, özellikle kendisini maharetli ve pragmatist olan bir uzaman akademisyen olarak tanımlaması bakımından birçok soru işareti ve kuşku uyandırmaktadır.

Mayıs ayı Katar’da düzenlenen konferansa katılan gazetecilerden biri, İsrailli bir gazeteye verdiği mülakatla ilgili sorduğu soruya Eşki, ‘söz konusu mülakatı Hollandalı bayan bir gazeteciye verdiğini ve onunda kendisinden izin almadan bu mülakat metnini İsrail’in Yedioth Ahronoth gazetesinde yayınladığını’ diyerek yanıt vermişti.

Oysa gerçek başka bir şeydir, konferansta hazır bulunan İsrailli gazeteci Smidar Perry, ‘Dr. Eşki İsrailli bir gazeteciye mülakat verme konusunda kuşkulumuydu’ sorusuna şu hatırlatmayı yaparak yanıt verdi: O, böyle bir şeyi olumlu karşılıyor ve bu gazeteler yoluyla Binyamin Netanyahu’ya, ‘artık İsrail’in Suudi Arabistan’ın barış planını resmen tanımasının vakti gelmiştir’ şeklinde bir mesaj göndermek istiyor. O, söz konusu mülakatta Kral Selman’ın Suudi Arabistan’ın bu planını kabul ettiğini ifşa etti. Dr. Eşki şöyle dedi: Siz işkal edilmiş olan bütün toprakları bize verin, karşılığında ise barışı elde etmiş olacaksınız ve 22 ülkede sizinle ilişkilerini normalleştirecektir.

Akademik bir mahiyete sahip olsa dahi bu tür Suudi-İsrail görüşmelerinin tehlikeli oluşu, Suudi yetkililerin yeşil ışık yakması ve hatta şayet onların olumlu karşılamaları sonucunda gerçekleşmiş olmasında saklıdır. Suudi yetkililerin ve bu devletteki karar vericilerin pratiğini bilenler, Prens Faysal ya da General Enver Eşki düzeyinde bir şahsın ülkesinin “Veliy-i Emri” ile önceden koordine etmeden ya da danışmadan İsrailli yetkililerle yada diğer ülkelerin yetkilileriyle gizli görüşmesi veya onlarla tokalaşmasının muhal olduğunu gayet iyi bilirler.

Suudi yetkililerin İsrailliler’le aratan görüşmeleri, Arabistan’ın Yemen, Suriye ve Irak’taki savaşlara müdahil olduğu bir sırada olmaktadır. Keza Arabistan’ın dahili cephesi, terör eylemleri ve bombalı saldırılara tanık olmaktadır ki bunları yapanlar içerde uyuyan hücrelerdir. Bu görüşmeler, ülkeyi istikrarsızlaştırmak isteyen kimseler için bir bahane olabilir.

İsrailliler, Eşki’nin defalarca söylediği ‘İsrail akıllı bir düşman ve İran cahil bir düşmandır’ cümlesini olumlu karşılıyorlar. O, İsrail’i övüp İran’ı kınarken, ‘Suudi Arabistan’ın ortak bir düşman olarak İran’a karşı İsrail’le işbirliğini mi tercih ediyor’ sorusuna açıklık getirmemiştir.

Dr. Eşki’nin sözünü ettiği akıldan ve cehaletten neyi kastettiğini anlamış değiliz. Dolaysıyla kendisine şunu soruyoruz: Mescid-i Aksa’yı işgal edip alt yapısını tahrip eden, işgal altındaki Kudüs şehrini Yahudileştirerek oradaki İslami ve antik döneme ait eserleri yok etmek için çalışan, binlerce Filistinli’yi katleden, Gazze şeridinde 80 bin evi yıkan, Güney Lübnan’da savaşlar çıkartan ve Lübnan, Suriye ve Arap topraklarını işgal eden düşman, akıllı düşman mıdır?! Bu durumda, deli kimdir o zaman? Acaba bu girişimlerin aksini yapan mı delidir?

Suudi Arabistan çok zor şartların içinde yer almış durumda ve –hangi düzeyde olursa olun – İsrail’le yakınlaşması bu ülkeyi güvenlik sahiline çıkartacağını düşünmüyorum, belki hem içerde hem de dışarıda karşılaşacağı tehlikeleri daha artıracaktır.

İsrail’le düşmanlığın bayraktarlığını yapan ve gerek söylemde gerekse de eylemde onun işgalciliğine karşı direnişi savunan İran ve bölgedeki müttefiklerinin cahil olduğunu kabul etmiyoruz. Aksine İran yüksek bir zeka ve akla sahiptir ve doğru bir yaklaşımı takip etmektedir.

İran’a karşı İsrail’le yakınlaşmaya çalışan Suudi kardeşlerime şunu hatırlatmam gerekir ki İsrail başlattığı son savaşların tümünde hezimete uğramıştır ve hava kuvvetleri bu savaşların hiçbirinde başarılı olamadı. Nitekim Amerika hava kuvvetleri de IŞİD’e karşı savaşta 4 bin hava saldırısı düzenlediği halde hezimete uğramıştır. Yine Ensarullah Hareketi’ni dize getirmek için Yemen’de savaşan Suudili meslektaşları, 73 gün boyunca 3 bin hava saldırısı yapılmasına rağmen hala bir başarı elde etmiş değiller.

Suudi Arabistan –isterse –İsrailliler’in kucağına gireceğine, Araplar’ın, Müslümanlar’ın ve kendi vatandaşlarının gönlünü kazanabilir.

Welayet News

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.