Gordon Duff, Filistin halkının işgal, apartheid ve katliamlara tahammül etmeyeceğini belirterek, her yeni katliamın, kaçırılan her çocuğun ve yıkılan her evin barut fıçısında biriken ve bir gün patlayabilecek yeni bir kıvılcım olduğunu söyledi.
Vietnam Savaşı’nda ABD Deniz Kuvvetleri’nde görev yapmış bir asker, tanınmış Amerikalı yazar ve ABD merkezli “Veterans Today” dergisinin genel yayın yönetmeni olan Gordon Duff, Qodsna'nın İngilizce servisi muhabirine verdiği özel röportajda, Batı Şeria’nın siyonist rejimin suçlarına ne kadar daha dayanabileceği ve bu rejimin tekrarlanan saldırılarının Filistin halkı tarafından silahlı bir halk ayaklanmasına yol açıp açmayacağı yönündeki soruya şu yanıtı verdi: Tahammül, bir tercih anlamına gelir. Filistin halkı işgali, apartheidi ve devlet destekli yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen katliamların yarattığı gece terörünü kabullenmiyor; onları bu koşullar altında hayatta tutan şey, felaketlerinin mimarlarının dahi anlamakta zorlandığı insanüstü bir dirençtir. Mesele tahammül meselesi değildir; mesele, devlet onaylı sadizmin gerilim telinin kopmadan önce ne kadar daha dayanabileceğidir. Her yeni katliam, kaçırılan her çocuk, yıkılan her ev, dikkatle barut deposunda biriken yeni bir kıvılcımdır. Bunun silahlı bir ayaklanmaya yol açıp açmayacağını sormak, yanan bir fitile bakıp patlama olup olmayacağını merak etmeye benzer.
Duff, Qodsna’nın siyonist rejimin içinde bulunduğu kriz, Başbakan Binyamin Netanyahu’ya karşı süren protestolar ve rejimin geleceğine ilişkin derinleşen iç ayrılıklar hakkındaki bir diğer sorusuna ise şu yanıtı verdi: Rejim bir dizi başarısızlık yaşıyor. Siyasi hayatı bölücü ve kuşkucu bir çizginin açık bir örneği olan bu rejimin başbakanı, bugün bizzat beslediği nefretler tarafından kuşatılmış durumda. Bu protestolar onurlu bir sivil itaatsizlik pratiği değil; kendi kendini yiyip bitiren bir siyasi yapının can çekişmesi ve ölümcül sancılarıdır. Onlar güverte sandalyelerinin şeklini tartışırken, Gazze’deki vahşetlerinin sonuçlarıyla delinmiş ve üstünlükçü ideolojilerinin çürümesiyle su almaya başlayan gemi batmaktadır.
Duff, rejimin kendi yarattığı bir paradoksun içine sıkıştığını vurgulayarak şunları söyledi: Ne savaşlarını kazanabiliyorlar, ne onu durdurabiliyorlar ne de bir gelecek tasavvur edebiliyorlar. Bu, başarısız bir devletin tanımıdır ve artık sadece bu gerçeğin resmen kabul edilmesini bekliyoruz.
Gordon Duff, Qodsna’nın son günlerde Likud Partisi içinden Netanyahu’nun görevden alınabileceği ve siyasi kariyerinin sona erdirilebileceğine dair çıkan iddialara ilişkin değerlendirmesini soran bir diğer soruya da şu yanıtı verdi: İsrail’deki iç kriz öncelikle sadece liderle ilgili değil; bu, çok daha derin bir yapısal çöküşün göstergesidir. İsrail devleti, mevcut haliyle, işgal, gasp ve insanlıktan çıkarma üzerine kuruludur. Bunlar siyasi tercihler değildir; bu rejimin varoluş sütunlarıdır.
Duff, Netanyahu’nun değiştirilmesinin hiçbir sorunu çözmeyeceğini belirterek şöyle devam etti: Netanyahu rejimin hastalığının nedeni değil; onun en belirgin ve en iltihaplı tezahürüdür. Etnik hegemonya, sürekli savaş ve tarihsel yanılsama üzerine kurulu bir sistemin kusursuz ürünüdür. Onu, aynı aşırı çizgiden gelen, aynı suçlara oy vermiş, planlamış ya da hevesle uygulamış başka bir “profesyonel” ile değiştirmenin temel bir dönüşüm yaratacağını düşünmek, kanatları koparılmış bir uçağı başka bir pilotun uçurabileceğine inanmak gibidir. Sorun apartheid otobüsünün şoförü değil; varış noktası, güzergâh ve bu aracın eğlence olsun diye insanların üzerinden geçmesidir. Yeni bir yüz, aynı ceset için sadece yeni bir makyajdır.
Amerikalı asker, başbakan değişikliğinin İsrail devletinin temel sorunlarını çözmeyeceğini vurgulayarak şunları söyledi: Tartışılan meseleler – işgal, zorla yerinden etme ve Filistinlilerin haklarının inkârı – idari sorunlar değil, İsrail’in varoluşunun temelidir. Devletin meşruiyeti, Filistin toprakları ve kaynakları üzerindeki kontrolü sürdürebilmesine bağlıdır. Bu kontrolden vazgeçmek isteyen herhangi bir lider, sadece devlete değil, 1948’den bu yana uygulanan siyonizm fikrinin kendisine de ihanet etmiş sayılır. Bu nedenle çözüm, kişiyi değiştirmekte değil, sistemi tasfiye etmektedir ve bu da şu anda uygulananın çok ötesinde bir uluslararası baskı düzeyi gerektirir.
Gordon Duff, Qodsna ile yaptığı röportajın sonunda şu değerlendirmede bulundu: Kudüs Haber Ajansı’nın sorduğu sorular, karmaşık ve derin köklere sahip meseleleri ele alıyor. Yanıtlar, basit hoşgörü ya da ayaklanma anlatılarında değil; zulmü ayakta tutan yapıları ve direnişin bu yapıların dışında nasıl işlediğini daha derinlemesine anlamakta yatıyor. Batı Şeria kırılmak için izin beklemiyor. Bu kırılma zaten yaşanıyor ve gerçekleştiğinde sakin olmayacak. Gerçek ayaklanma sokaklarda değil; sessiz itaatsizlik eylemlerinde saklıdır: evinin enkazı arasında çiçek eken bir çocukta, bombalar yağarken kızına okuma öğreten bir kadında, buldozerler ilerlerken bile toprağını terk etmeyi reddeden bir babada.
www.kudusgunu.com