MISIR-SİYONİST İSRAİL GAZ ANLAŞMASININ PERDE ARKASI (ANALİZ)

img
MISIR-SİYONİST İSRAİL GAZ ANLAŞMASININ PERDE ARKASI (ANALİZ)

Katil Netanyahu, çarşamba akşamı Mısır’a doğal gaz ihracatını kapsayan geniş ölçekli bir anlaşmayı onayladı ve toplam değeri 112 milyar şekel (yaklaşık 35 milyar dolar) olan bu anlaşmayı “İsrail tarihinin en büyük gaz anlaşması” olarak nitelendirdi.

Şihab'ın haberine göre, katil Netanyahu, Enerji Bakanı Eli Cohen ile birlikte yaptığı televizyon konuşmasında, işgal hükümetinin anlaşmayı “İsrail’in güvenlik ve hayati çıkarlarının garanti altına alınmasının ardından” kabul ettiğini söyledi; ancak bu konuda ayrıntı vermedi. Anlaşmadan elde edilecek gelirin yaklaşık yarısının işgal hazinesine gireceğini belirtti.

Netanyahu, anlaşmanın imzacı şirketleri “İsrailli tüketici için uygun fiyatlarla” gaz satmaya zorladığını ifade ederek, Mısır’ın da gaz tedarik etmesinin sağlandığını dile getirdi. “İsrail’in” kendi karasularında gaz çıkarma faaliyetlerini genişletmeye devam ettiğini öne süren Netanyahu, gaz sektörünün işgal ekonomisine “çok büyük kazançlar” sağladığını savundu ve anlaşmanın, iç siyasi anlaşmazlıklar nedeniyle onayının gecikmesine rağmen, bölgesel istikrarı güçlendireceğini iddia etti.

Açıklamalara göre, ABD’li Chevron şirketi Doğu Akdeniz’deki Leviathan gaz sahasını işletiyor. Üretime 2020 yılında başlayan saha, Mısır ve Ürdün’e doğal gaz sağlıyor. Geçen ağustos ayında, sahadaki ortaklardan biri olan NewMed şirketi, Mısır’a yaklaşık 130 milyar metreküp gaz tedarikini öngören ve değeri 35 milyar dolara ulaşan bir anlaşmayı açıklamıştı. Gazın, boru hattının genişletilmesine bağlı olarak iki aşamada tedarik edilmesi bekleniyor. Daha önce 2019 yılında imzalanan bir anlaşma ise Mısır’ın “İsrail”den 60 milyar metreküp gaz satın almasını öngörüyordu.

Mevcut müzakereler yaklaşık iki yıl sürdü ve işgal hükümeti içinde itirazlara sahne oldu. Enerji Bakanı Eli Cohen, ihracatın genişletilmesinden önce İsrail iç piyasasına düşük fiyatlarla gaz tedarik edilmesinin güvence altına alınmasını talep ederken, Netanyahu geçen eylül ayında uygulamanın sürdürülmesi için kendi kişisel onayını şart koştu. İbrani medyası, Washington’un anlaşmanın geçirilmesi için işgal hükümetine baskı yaptığını yazdı. Netanyahu ise önümüzdeki yıllarda yaklaşık 58 milyar şekelin (yaklaşık 18 milyar dolar) “İsrail” hazinesine gireceğini ve bu kaynağın eğitim, altyapı ve güvenlik alanlarına ayrılacağını iddia etti. İbrani basınında ayrıca, anlaşmanın siyasi bir boyut taşıyabileceği ve Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’yi bir araya getirecek üçlü bir görüşmeye zemin hazırlayabileceği öne sürüldü.

Uzmanlara göre Netanyahu hükümeti, gaz dosyasını Kahire ile ilişkilerde ya da Gazze’ye yönelik savaş sonrasındaki düzenlemelerde bir siyasi baskı aracı olarak kullanmaya çalışıyor. Bu yaklaşım, anlaşmanın ekonomik bir düzenlemeden ziyade siyasi bir enstrümana dönüştürülmesine yönelik hem İsrail içinde hem de ABD’de eleştirilere yol açıyor. İsrail meseleleri uzmanı Ahmed Fuad Enver, “İsrail’in Mısır ile ekonomik ilişkilerini siyasi kazanımlar elde etmek için kullandığını, ancak bunun stratejik ilişkileri zedeleme riski taşıdığını” belirterek, Mısır’ın ulusal güvenliğini ekonomik çıkarların üzerinde tuttuğunu vurguladı.

İbrani yayın yapan Walla sitesinin ekonomi araştırmacısı Eidan Kevlar ise Netanyahu’nun Mısır ile gaz anlaşmasına onay vermesinin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda ABD Başkanı’na doğrudan bir siyasi mesaj niteliği taşıdığını savundu. Kevlar’a göre bu mesaj, Amerikan baskısına yanıt verildiği ve sürecin sonuna kadar gidileceği anlamına geliyor. Kevlar, Mısırlı yetkililerin anlaşmanın iki tarafın ortak çıkarına hizmet ettiğini vurgulamakta acele ettiğini, bunun ilkesel olarak doğru bir tanım olduğunu ancak Kahire’de bu adımın faydası ve zamanlaması konusunda soru işaretleri bulunduğunu aktardı. Bu soruların, anlaşmanın gerçekten Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında üst düzey bir siyasi görüşmenin önünü açıp açmayacağıyla bağlantılı olduğunu kaydetti.

Kevlar, makalesinde anlaşmanın Trump’ın rolünü yeniden gündeme getirdiğini belirterek, Trump’ın Netanyahu ve Sisi’yi kamuoyuna açık bir görüşmede görmek istediğini yazdı. Bu isteğin, yalnızca mevcut bir barış anlaşmasının sürdürülmesi değil, Orta Doğu’da barışın imzalı bir belgeden ibaret olmadığını, somut iş birliğiyle hayata geçen aktif bir süreç olduğunu göstermeyi amaçladığını ifade etti. Kevlar’a göre Trump, “ekonomik barış” olarak tanımladığı yaklaşım çerçevesinde, Mısır ve Lübnan’a yönelik olarak ya da ileride Gazze bağlamında, bölgesel ilişkilerin resmi çerçevenin ötesine geçebileceğini göstermek istiyor.

Araştırmacı, bu sürecin ABD’nin Gazze’de düzenlemelerin ikinci aşamasını ilerletme isteğiyle de örtüştüğünü, bunun Trump’ın “uluslararası istikrar gücü” ve “barış konseyi” olarak adlandırdığı adımları kapsadığını ve ABD Başkanı’nın Netanyahu Washington’a gitmeden önce bu adımları onaylatmayı hedeflediğini belirtti. Kevlar, Trump’ın bu tabloda Mısır Cumhurbaşkanı’nın yer almasını arzuladığını gizlemediğini, ancak Kahire’nin beklentileri düşürmeye çalıştığını ve böyle bir görüşmeyi resmen doğrulamadığını aktardı. Buna rağmen işaretlerin böyle bir ihtimale kapı araladığını ve gaz anlaşmasının bu sürecin hazırlayıcı köprüsü olabileceğini dile getirdi.

Kevlar’a göre Mısır’ın temkinli yaklaşımının nedenlerinden biri, Kasım 2026’da yapılması beklenen İsrail seçimleri öncesinde Netanyahu’ya ücretsiz bir siyasi kazanım sunma endişesi. Ancak İsrailli araştırmacı, bölgesel çıkarların iç içe geçmesinin Kahire’yi ilerlemeye itebileceğini; Gazze dosyası, Washington ile ilişkiler ve Trump’ın kendini “küresel bir barış yapıcı” olarak sunma isteğinin bu yönde etkili olduğunu belirtti. Buna karşılık Netanyahu’nun da iç kamuoyunda kendini İsrail çıkarlarının koruyucusu olarak sunmaya çalıştığını, ancak bazı Amerikan çevrelerinde süreçleri yavaşlatan ya da tıkayan bir figür olarak görüldüğünü aktardı.

Öte yandan Kahire, anlaşmanın tamamen ticari nitelikte olduğunu, enerji istikrarını desteklemeyi ve Doğu Akdeniz’de bölgesel bir gaz ticaret merkezi olma hedefini gerçekleştirmeyi amaçladığını, herhangi bir siyasi bağlantı ya da egemenlik tavizi içermediğini iddia ediyor. 

Buna karşılık siyonist İsrail’in ekonomi gazetesi Calcalist, sert bir eleştirel değerlendirme yayımlayarak, anlaşmanın kaderini süslü söylemlerin değil tek bir sorunun belirleyeceğini yazdı: Gaz piyasasında gerçek bir rekabet olacak mı? Gazete, mevcut piyasa yapısının reforme edilmemesi halinde anlaşmanın “nesiller boyu sürecek bir ağıda” dönüşebileceği uyarısında bulundu. Calcalist’e göre gaz piyasası son derece yoğunlaşmış durumda; Chevron, Leviathan’ın yaklaşık yüzde 40’ına, Tamar’ın yüzde 25’ine ve işletme kontrolüne sahip olarak rezervlerin fiilen yaklaşık yüzde 90’ını kontrol ediyor.

Fiyatlar konusunda ise gazetenin aktardığına göre, milyon BTU başına 4,7 dolarlık fiyat sabitlenmiş durumda ve bu fiyat, konut elektrik tarifesine bağlı bir mekanizma üzerinden her yıl yüzde 1–2 oranında artıyor. Bu da tüketicinin ilk günden itibaren daha fazla ödemesi ve fiyatların ilerleyen dönemde otomatik olarak yükselmesi anlamına geliyor. Calcalist, anlaşmanın tamamlanmasında belirleyici unsurun ABD baskısı olduğunu vurgulayarak, ABD Başkanı Donald Trump’ın anlaşmayı istediğini ve “istediği anda da işin bittiğini” yazdı. Gazete, bunun nedenleri arasında Amerikan şirketlerinin çıkarlarının korunmasını, Mısır’ın enerji krizinde desteklenmesini, Rus gazına bağımlılığın azaltılmasını ve ABD’nin bölgesel nüfuzunun güçlendirilmesini sıraladı. Anlaşma tarihi bir başarı olarak pazarlansa da Calcalist, rekabet eksikliği, artan fiyatlar ve kararların adil bir piyasa yerine dış siyasi baskılarla şekillenmesi nedeniyle bunun uzun vadede tüketicilerin omuzlarına binen bir yüke dönüşebileceği uyarısında bulundu.

www.kudusgunu.com 



Makaleler

Döviz Kurları

Güncel

Hava Durumu

Link kopyalandı!