Siyonist çevreler, Gazze savaşının beklentilerin aksine İsraillileri birleştirmediğini, aksine aralarındaki ayrılıkları derinleştirdiğini belirterek, savaşın sona ermesiyle birlikte İsrail’in yeni bir kriz ve iç bölünme döngüsüne girdiğini, hatta iç savaş uyarılarının sıkça dile getirilmeye başlandığını bildirdi.
Qodsna’nın aktardığına göre, Gazze Şeridi’nde ateşkesin sağlanmasının ardından İbranice kaynaklar, savaşın durduğunu ancak İsrail iç cephesinde derin çatlakların yeniden yüzeye çıktığını vurguluyor.
Siyonist çevrelerin raporlarına göre, esirlerin serbest bırakıldığı gün Tel Aviv’de toplanan ailelerin sahnesi, toplumsal birliğin geçici bir örneğini oluşturdu; ancak sloganların ve bayrakların arkasında, İsrailliler farklı bir gerçeği deneyimliyor. Toplumun farklı kesimleri arasındaki güvenin kaybolması, hükümetle muhalefet arasındaki suçlamalar, orduyla siyasetçiler ve Haredilerle sekülerler arasındaki gerginlikler bu durumu açıkça gösteriyor.
Söz konusu raporlara göre, savaş durmuş olsa da savaşın yankıları hâlâ İsrail’in iç cephesinde sürmekte. Derin sosyal ve siyasi sonuçlar her geçen gün daha fazla ortaya çıkıyor ve benzeri görülmemiş bir iç kriz tehlikesine işaret ediyor. İki yıl boyunca 4 bin İsrailliyle yapılan bir anket, 2023 Ekim’inde Aksa Tufanı Operasyonunun başında var olduğu düşünülen birlik havasının savaşın sonunda geniş bir toplumsal bölünmeye ve kökleşmiş siyasi kutuplaşmaya dönüştüğünü ortaya koydu.
Tel Aviv’in savaş sonrası birlik beklentileri yanlış çıktı
Bu bağlamda, siyonist rejim üniversitelerindeki araştırmacıların Kudüs İbrani Üniversitesi’nin denetiminde yaptığı bir ankete göre, savaşın başında İsraillilerin yüzde 77’si dış tehditlerin İsrail toplumunu birleştireceğine inanıyordu. Ancak iki yıl sonra bu oran ciddi biçimde düşerken, İsraillilerin yalnızca yüzde 34’ü savaş sonrası birliğin sağlanabileceğini düşünüyor. Katılımcıların yüzde 66’sı ise savaşın birliği değil, iç bölünmeyi derinleştirdiğini ifade etti.
Marker dergisi tarafından yayımlanan ankete göre, katılımcıların yüzde 61’i toplumsal kutuplaşma, sosyal ayrışma ve siyasi şiddetin tırmanması gibi iç tehditlerin, İsrail’in geleceği açısından dış tehditlerden daha büyük bir tehlike oluşturduğunu düşünüyor.
Anketi hazırlayan araştırmacılar, bu değişimin İsrail toplumundaki güven erozyonuna ve ulusal bütünlüğün çöküşüne dair artan endişelere işaret ettiğini, oysa bu bütünlüğün uzun yıllar boyunca İsrail’in bölgesel tehditlere karşı güvenliğinin temel dayanağı sayıldığını belirtti.
Anket, İsrail’in uzun vadeli güvenliğinin nasıl sağlanacağı konusundaki görüş ayrılıklarını da ortaya koydu. İsraillilerin yüzde 66’sı gelecekte istikrara ulaşmanın yolunun askeri kazanımlardan geçtiğine inanırken, hükümet muhaliflerinin yüzde 71’i bunun askeri yollarla mümkün olamayacağını düşünüyor.
Araştırma ayrıca, Netanyahu hükümeti koalisyonunun kendi içinde de bir bölünme olduğunu gösterdi. Ankete göre, seçmenlerin yüzde 47’si güvenliğe ulaşmak için siyasi anlaşmaların gerekli olduğunu savunurken, yüzde 53’ü askeri yaklaşımı tercih ediyor ve herhangi bir siyasi taviz verilmesine karşı çıkıyor.
Gazze savaşının ardından Siyonist rejimde benzeri görülmemiş siyasi ve toplumsal kutuplaşma
Kudüs İbrani Üniversitesi’ne bağlı Agam Enstitüsü’nde siyasi psikoloji profesörü olan Dr. Nimrod Nir, “Beklentilerin aksine, savaş İsrail toplumundaki kutuplaşmayı azaltmadı; aksine onu daha derin ve yaygın hale getirdi.” ifadelerini kullandı.
Nimrod Nir, Siyonist rejim üniversitelerinden birinde kurulan ortak araştırma ekibinin başında bulunuyor. Nir, Ağustos 2023’te 4 bin katılımcıyla İsrail toplumunun durumuna ilişkin kapsamlı bir anket yürütmüş ve 2023 Ekim’inde Aksa Tufanı savaşının başlamasının ardından aynı amaçla birçok ek araştırma gerçekleştirmişti.
Bugün, söz konusu saldırının üzerinden iki yıl geçtikten sonra, araştırma ekibinin İsrailli yetişkinler üzerinde yürüttüğü son aşama çalışması, iç bölünmelerin derinleştiğini ve İsrailliler arasındaki birlik duygusunun zayıfladığını ortaya koydu.
Nimrod Nir, bu anketle ilgili yaptığı açıklamada, psikoloji literatürüne göre dış tehditlerin genellikle iç bütünlüğü güçlendirdiğini, ancak İsrail’de bunun tam tersinin yaşandığını belirtti. Nir, savaşın yaraları sarmak yerine bölünmeyi artırdığını vurguladı. Ona göre bugün İsrailliler arasında görülen birlik ve mutabakat oldukça yüzeysel; yıllardır kaynayan bir siyasi ve toplumsal yanardağı örten ince bir tabakadan ibaret.
Nir şöyle devam etti: “Bir zamanlar ‘hayatta kalmak için savaşıyoruz’ sloganıyla birleşen İsrail toplumu, iki yıl sonra kendini zor sorularla yüzleşirken buldu: Bu yenilginin sorumlusu kim? Bedelini kim ödeyecek? Ve İsrailliler arasındaki kaybolan güven yeniden tesis edilebilir mi?”
Siyonist rejim toplumu, 7 Ekim 2023’te savaşın başladığı dönemde eşi benzeri görülmemiş bir siyasi ve toplumsal kutuplaşmanın içindeydi. Dünyanın birçok yerinde dış tehditlerin genellikle iç dayanışmayı güçlendirdiği bilinse de, İsrail toplumunda yapılan anketler, önceden bölünmüş ve istikrarsız bir toplumun savaş döneminde bu bölünmeleri daha da derinleştirdiğini ortaya koydu.
Nimrod Nir’in ekibi tarafından yapılan son anket, sosyal medyanın savaş süresince bölünmeleri körüklemede ve kutuplaşmayı derinleştirmede belirleyici bir rol oynadığını gösterdi. Ayrıca İsrail’in iç cephesindeki kırılganlık, dış müdahalelere kapı araladı. Bu durum, son iki yılda dış aktörlerin İsrailliler arasındaki nefret ve bölünmeyi körüklemede etkili olduklarını ortaya koyuyor.
Rapora göre bu tablo, İsrail kamuoyunda siyasi şiddetin tırmanması için elverişli bir ortam yarattı ve savaşın ardından ülkenin toplumsal bütünlüğünün daha da aşınması tehlikesini doğurdu.
Siyonist rejimin “Gazze savaşından iç savaşa geçişi”
Siyonist analistler, İsrail’in Gazze savaşından çıktıktan sonra bu kez kendi kimliği üzerine bir iç savaşa sürüklendiği uyarısında bulunuyor. Bu çatışma, İsrail’i “kuşatma altındaki Yahudi devleti” olarak görenlerle, onu “iç erozyon tehdidi altındaki liberal bir demokrasi” olarak değerlendirenler arasında yaşanıyor.
İbranice Marker dergisinin genel yayın yönetmeni Sivan Klingbail, bu konuda yaptığı değerlendirmede, savaşın etkilerinin siyasetin ötesine geçerek İsrail’in sosyal dokusuna kadar uzandığını, dindar Harediler ile sekülerler arasındaki kutuplaşmanın benzeri görülmemiş boyutlara ulaştığını ifade etti. Klingbail’e göre, Haredilere tanınan askerlik muafiyetine yönelik kamuoyu öfkesi büyüyor ve ordu içinde de İsraillilerin hizmet motivasyonunun azaldığına dair sesler yükseliyor.
Ayrıca, Doğu kökenli ve Aşkenaz Yahudiler arasındaki gerilimlerin arttığını, savaşın yükünü taşıyan sosyal sınıflarla refah içinde olan kesimler arasındaki ekonomik uçurumun da genişlediğini kaydetti.
Siyonist analist, Kudüs İbrani Üniversitesi’nin anket sonuçlarına ilişkin değerlendirmesinde, Gazze savaşının artık “birleştirici bir hafıza” değil, İsrail toplumunun bedeninde açık bir yara haline geldiğini söyledi. Her grubun bu yarayı kendi bakış açısından yorumladığını ve her kesimin bir “iç düşman” arayışına girdiğini belirtti.
Analist sözlerini şöyle sürdürdü: “Savaşın sona ermesiyle Siyonist rejimin krizleri bitmedi; aksine, kabineyi, toplumu ve askeri yapılanmayı aynı anda etkileyen yeni bir yapısal çöküş süreci başladı. Siyasi liderlik kendisi için bir ‘güvenlik zaferi’ pazarlamaya çalışırken, İsrail en önemli iç savaşını —güven ve bütünlük savaşını— kaybetti.”
www.kudusgunu.com