Arap dünyasının tanınmış analistlerinden Abdülbari Atvan, Tel Aviv ile Şam arasında nihai aşamaya geldiği belirtilen tehlikeli bir anlaşmaya dikkat çekti.
Abdulbari Atvan, Suriye’nin geçici devlet başkanının Tel Aviv ile yürütülen güvenlik anlaşmasında ilerleme kaydedildiğini açıkladığını söyledi. Qodsna'nın Rey El Yevm'e dayandırdığı haberine göre Atvan, “Suriye ile İsrail arasındaki güvenlik normalleşmesi, tehlikesi bakımından Camp David veya Oslo’dan daha az değildir. Bu anlaşmanın son derece tehlikeli maddeleri neler? Türkiye ve Körfez ülkeleri bu tabloda nerede duruyor?” ifadelerini kullandı.
Habere göre, “Ahmed el-Şara’” adlı geçici Suriye lideri, çoğu Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dan gelen medya kurumları temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldi. Görüşmeye Kuveyt’in eski Enformasyon Bakanı Sami Abdüllatif el-Nasif de katıldı. Bu buluşma, Şara için resmi anlamda ilk medya teması oldu.
Atvan’ın aktardığına göre, görüşmenin en dikkat çekici noktası, Şara'nın Tel Aviv ile güvenlik anlaşmasının ileri aşamaya geldiğini vurgulamasıydı. Bu sürecin temellerinin, geçtiğimiz hafta Suriye Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani ile siyonist İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’in görüşmesinde atıldığı bildirildi. Şara'nın basın mensuplarına, İsrail ile tam bir barış anlaşması imzalamaya karşı çıkmadığını söylemesi dikkat çekti. Şara, bu anlaşmanın Suriye ve bölge için faydalı olması halinde imzalamaya hazır olduğunu belirtti, ancak bu faydanın Filistin davası ve kutsal değerler açısından ne anlama geldiğini açıklamadı.
Atvan, Suriye’nin yeni bir Camp David sürecinin eşiğinde olduğunu, bunun güvenlik anlaşmalarıyla başladığını ve siyasi mutabakatlardan ya da diplomatik ilişkilerden çok daha tehlikeli olduğunu ifade etti. ABD ve Körfez ülkelerinin desteğiyle yürütülen bu sürecin, İsrail açısından en kritik noktasının, Filistin ve Lübnan direnişi ile Yemen’in füze ve İHA kapasitesinden kaynaklanan güvenlik tehdidi olduğunu kaydetti.
Geçici Suriye liderinin görüşmede güvenlik anlaşmasının genel hatlarını dile getirdiğini belirten Atvan, İsrail’in Kanal 12 televizyonunun maddeleri şu şekilde açıkladığını aktardı:
-
Kara, deniz ve havada tam ateşkes.
-
İran’ın Suriye’deki etkisinin ortadan kaldırılması ve muhtemelen ardından Lübnan’da da sınırlandırılması.
-
İsrail’in güvenliğinin garanti altına alınması, Suriye veya diğer ülkelerden gelebilecek her türlü tehdidin engellenmesi.
-
Suriye ordusunun silahlandırılmasının engellenmesi ve topraklarında stratejik silahların, füze ve hava savunma sistemlerinin konuşlandırılmasının yasaklanması.
-
Süveyda’daki Cebel el-Dürüz üzerinden insani bir geçişin açılması ve Dürziler için sınırsız hareket serbestisi sağlanması.
-
Güney Suriye’nin (Dera, Kuneytra ve Süveyda) tamamen silahsızlandırılması ve İsrail’e yönelik saldırıların durdurulması.
-
ABD’nin desteği ve Körfez ülkelerinin katılımıyla Suriye’nin yeniden inşasının taahhüt edilmesi.
Atvan, İsrail kaynaklarından sızdırıldığı açık olan bu maddelerin, işgal rejimiyle güvenlik normalleşmesini ve ona tam desteğin sağlanmasını içerdiğini belirtti. Ona göre, İsrail’in güvenliğini garanti altına almak, Camp David’den Oslo’ya, Vadi Araba’dan Abraham Anlaşmaları’na kadar tüm sözde barış anlaşmalarının temelini oluşturmuştur.
Atvan yazısında, bu yeni anlaşmaların Filistin meselesini Arap çevresinden koparmayı ve İsrail’e karşı duran ülkeleri, rejimin destekçisine dönüştürmeyi amaçladığını kaydetti. Ona göre, işgal rejimiyle normalleşme ister siyasi ister güvenlik boyutlu olsun, büyük bir ihanettir. Özellikle Gazze’de soykırım ve açlık devam ederken Suriye’nin işgalcilerle anlaşmaya gitmesi, ülkeyi işgal rejiminin koruyucusu bir polis konumuna indirgemekte ve direnişin önüne geçmektedir. Atvan, bunu “Araplık ve iman kalbine saplanan zehirli bir hançer” olarak tanımladı.
Yazısını, “Biz sadece karşı cephede olabiliriz; bu sarsıcı ve acı verici gelişmeyi reddedip ona direnmekten başka çaremiz yok. Büyük Suriye halkı, sekiz bin yıllık tarihinin mirasıyla böyle bir tehlikeyi kabul etmeyecek, direnişin liderliğinde gerçek konumuna dönerek işgal altındaki tüm Arap topraklarının, başta Kudüs, Golan Tepeleri ve Güney Lübnan’ın özgürlüğü için mücadele edecektir” sözleriyle noktaladı.
www.kudusgunu.com