JABOTİNSKY'DEN NETANYAHU'YA SÖZDE 'BÜYÜK İSRAİL' İDEALİ (ANALİZ)

img
JABOTİNSKY'DEN NETANYAHU'YA SÖZDE 'BÜYÜK İSRAİL' İDEALİ (ANALİZ)

1948’de Filistin’in işgalinden sonra İrgun üyeleri “Herut” Partisi’ni kurdu. Herut, bugünkü Likud’un çekirdeğini oluşturdu. Bu da gösteriyor ki Netanyahu’nun “Büyük İsrail” inancı bir anda ortaya çıkmış bir söylem değil, yaklaşık bir asır önce Jabotinsky’den devralınan bir mirastır.

Suçlu bir isim olan Netanyahu’nun ağzından “Büyük İsrail” söyleminin alenen dile getirilmesi, Batı ve Siyonizmin tüm demokratik görüntülerinin sadece bölge halklarını ve yöneticilerini aldatmaya yönelik olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Siyonizmin mahiyeti, bütün bölgeyi yutmayı hedefleyen kanserli bir urdan başka bir şey değildir.

Tesnim Haber Ajansı’nın haberine göre, Netanyahu’nun işgal rejiminin “i24” televizyonuna verdiği gösterişli röportaj o kadar önemli ve tehlikelidir ki, 12 Ağustos 2025’in Batı Asya bölgesinde bir patlama günü olarak kaydedilmesi gerektiği söylenebilir. Öyle bir patlama ki, sesi belki hâlâ bazı siyasetçilerin ve bölgede Batı’nın güdümündeki yöneticilerin kulağına ulaşmamıştır.

Netanyahu’nun En Büyük Görev İtirafı

Son aylarda geçmişin aksine televizyon ekranlarında daha sık boy gösteren ve görüşlerini aktarmak için basın toplantıları düzenleyen ya da izlenme oranı yüksek kanallara röportaj veren Netanyahu, “i24” kanalına verdiği mülakatta şimdiye kadar açıkça söylemekten kaçındığı ifadeleri dile getirdi.

Röportajda, daha önce Likud Partisi üyesi olan kanalın sunucusu Sharon Gal, Netanyahu’ya “vaadedilmiş topraklar” sembolü hediye ederek şunu sordu: “Bu hayalle bağ kuruyor musunuz?” Netanyahu’nun cevabı kısa ve netti: “Çok fazla.” Sunucu bir kez daha sorusunu tekrarladı: “Gerçekten mi?” Netanyahu ise cevabını yineledi: “Çok fazla.”

Sharon Gal bunun üzerine, “Bu Büyük İsrail’dir!” dedi. Netanyahu ise şu yanıtı verdi: “Eğer bana sorarsanız [derim ki] biz buradayız.” Ardından kısa bir duraksamanın ardından devam etti: “Biliyorsunuz, ben sık sık babamdan bahsederim. Anne babalarımızın kuşağı İsrail devletini kurmak zorundaydı, bizim kuşağımız ise onun varlığını sürdürmesini garanti altına almak zorundadır. Ben bunu büyük bir görev addediyorum. Peki, Büyük İsrail nedir?”

“Büyük İsrail” terimi, 1967 savaşından sonra işgal rejiminin medyasında resmi olarak kullanılmaya başlandı. Altı Gün Savaşı sonrası “Büyük İsrail”den kasıt, 1948 toprakları, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’nın yanı sıra Sina Çölü ve Golan Tepeleri’ni de kapsayan tüm tarihi Filistin topraklarının İsrail rejiminin coğrafyasına dahil edilmesiydi.

Bu kavram, o dönemde işgal altındaki topraklarda sağcılar ile ırkçı ve aşırı akımlar tarafından kullanıldı. Amaç, tarihi Filistin topraklarının tamamını, Sina Çölü’nü ve Golan Tepeleri’ni Siyonist işgali altına almak idi.

Ancak “Büyük İsrail” adındaki sahte ülke anlayışının kökeni, Siyonistlerin manda dönemindeki “vaat edilmiş toprak” hayaline uzanır. İngiltere’nin Filistin üzerindeki manda yönetimi – Birinci Dünya Savaşı’ndan 1948’e kadar – sırasında, “Ze’ev Jabotinsky” liderliğindeki revizyonist siyonizm, işçi siyonizmi çizgisine karşı saldırgan bir yaklaşımı benimsedi. Bu anlayışa göre Yahudi hâkimiyeti ancak “zorun demir duvarı” ile sağlanabilirdi. Jabotinsky, bu görüş doğrultusunda “İrgun” adlı terör örgütünü kurdu. Bu örgüt, yalnızca Filistinlilere karşı şiddet uygulamakla kalmadı, aynı zamanda Siyonistlerin Filistin’e yerleşmesine aracılık eden İngilizlerle de çatıştı.

Jabotinsky’nin örgütü, İngiliz mandası altındaki bütün toprakları kapsayan bir haritayı sembol olarak benimsedi. Bu topraklar, Ürdün Nehri’nin her iki yakasını da içeriyordu. Oysa bir on yıl önce, nehrin doğusundaki topraklar “Ürdün” devleti olarak tanınmıştı. Jabotinsky ve yandaşları ısrarla bu bölgenin de “Eretz Yisrael HaShlema” yani “Bütün İsrail Toprağı”nın parçası olduğunu savunuyordu.

1948’de Filistin’in işgalinden sonra İrgun üyeleri “Herut” Partisi’ni kurdu. Herut, bugünkü Likud’un çekirdeğini oluşturdu. Bu da gösteriyor ki Netanyahu’nun “Büyük İsrail” inancı bir anda ortaya çıkmış bir söylem değil, yaklaşık bir asır önce Jabotinsky’den devralınan bir mirastır.

Revizyonistler ve Hristiyan siyonistler, uydurma dini metinlere dayanarak – ki bu metinlerde İbrahim’in (a.s.) evlatlarına “Nil’den Fırat’a kadar” bir toprak vaadi olduğu iddia edilir – 1967 savaşını bu projenin ilahi tasdiki saydılar. Günümüzde de siyonistlerin Suriye ve Lübnan’a uzanması, aynı savaşçı politikanın bu projeye onay olarak sunulmasına yol açmaktadır. Netanyahu’nun yakın zamanda sarf ettiği “Bunu büyük bir görev olarak görüyorum” ifadesi, tam da bu anlayışa işaret etmektedir.

Netanyahu’nun “Büyük İsrail” hayaline işaret eden saha göstergeleri

Netanyahu’nun açıkça dile getirdiği bu söylem, siyonist revizyonist hareketin başlangıcı değil. Son iki yıldır bu yönde çeşitli adımlar atılıyor.

Son 30 yıldır siyonistler, “Alternatif Vatan” adıyla bir plan ortaya koyarak, Ürdün’ü Filistinlilerin vatanı olarak göstermeye çalışıyor. Netanyahu, 30 yıl önce yayımlanan Güneş Altında Bir Yer adlı kitabında bu görüşü ayrıntılı biçimde dile getirmişti. Son aylarda Siyonist rejimin dışişleri bakanı Gideon Sa’ar da bu fikri tekrar gündeme getirerek, Filistinlilerin Ürdün’ü vatanları olarak kabul etmeleri gerektiğini savundu. Bu açıklamalar, Ürdün hükümeti ve Kralı’nın sert tepkilerine yol açtı. Ancak Netanyahu’nun “Büyük İsrail” yorumu, Ürdün’ü Filistinlilerin vatanı olarak görme tezini de geçersiz kılıyor; zira o, bu ülkenin topraklarını da “Büyük İsrail”in parçası olarak tanımlamaktadır.

Gazze Şeridi’nin bazı bölgelerinde siyonist ordunun daimi varlığı, aşırı sağcı akımlar ve yerleşimci hareketleri cesaretlendirmiştir. Bu gruplar, yeni yerleşimler kurulması ve siyonistlerin yeniden Gazze’ye yerleşmesi için konferanslar düzenlemiş, yerleşim planları sunmuşlardır. Bu toplantılarda Netanyahu’nun kabine üyeleri Ben-Gvir ve Smotrich gibi isimler de hazır bulunmuştur.

Suriye’de Beşar Esad hükümetinin zayıflamasıyla siyonistler, Golan Tepeleri’nin kuzeyini işgal altına aldılar. Bugün Gazze’de yerleşim isteyen aynı çevreler, Suriye’de de yerleşim alanlarının genişletilmesini talep etmektedir.

Normalleşme yanılgısı

Trump’ın ilk başkanlık döneminde, bölge ülkeleriyle Siyonist rejim arasındaki normalleşme anlaşmalarına “İbrahim Anlaşmaları” adını vermesi, aslında “Nil’den Fırat’a” vaat edilen topraklara gönderme idi. Bazı bölge ülkeleri, normalleşmenin çatışmaları sona erdireceği yanılgısıyla bu adımı atarak, Hristiyan siyonistlerin susuzluğunu bir nebze giderdi; ancak aynı zamanda iştahlarını daha da artırarak sürecin devamına yol açtı.

Netanyahu’nun “Büyük İsrail” İtirafı: Sahte Bir Rüyanın Peşinde

Bugün Netanyahu’nun dilinden “Büyük İsrail” söyleminin açıkça dile getirilmesi ve bu adımın kendisi için “ilahi bir görev” olarak ilan edilmesi, tek bir anlama geliyor: Siyonizm projesi ne barış arayışında ne de bölgedeki çatışmaları sona erdirmeyi hedefliyor; aksine her geçen gün daha fazla yayılmacılığın ve yeni işgallerin peşinde koşarak, sahte “Nil’den Fırat’a” rüyasının gerçekleşmesine doğru ilerliyor. Bu da Batı Asya’da hiçbir ülkenin varlık gösteremeyeceği, sadece “Büyük İsrail” adıyla bir serabın dayatılacağı anlamına geliyor.

İran Düşmanlığı Yalanı ve Kanser Hücresi Gibi Yayılma

Netanyahu’nun açıklamaları, geçmişte yaşanan her şeyden daha açık bir gerçeği gözler önüne serdi. Siyonistler son yirmi yılda sürekli olarak İran’ı hedef gösterdi; “İran bölge için ve hatta dünya için bir tehdit” söylemini işlediler. On yıllar boyunca bu proje, Batı ve siyonizme aldanan safdillerin inancını besledi, aynı zamanda onların bölgedeki işbirlikçileri ve taşeronlarının elinde bir bahane oldu.

Bugün ise “Büyük İsrail” söylemi, İran düşmanlığının sadece bir araç, direnişe saldırı ve bölge ülkelerini hedef alma bahanesi olduğunu gösteriyor. Oysa direniş, Batı Asya’daki siyonizmin büyük projesine karşı duran tek engel olarak varlığını sürdürmektedir. Netanyahu’nun sözleri, direnişin siyonizmi doğru okumaktaki isabetini ve haklılığını bir kez daha kanıtlamıştır.

Şimdi bölge ülkeleri ve liderleri uyanmalı; kendini uykuda gösterenler de halkların güçlü elleriyle hesap vermeye çağrılmalıdır. Netanyahu’nun bu mesiyanik sözleri karşısında sessizlik, yalnızca bir sonuca yol açacaktır: Bölgedeki mevcut siyasi yapıların yok edilmesine kadar sürecek bir savaşın devamı ve “Nil’den Fırat’a” uzanan hayali “Büyük İsrail”in inşası. İşte bu, İmam Humeyni’nin yarım asır önce tanımladığı “kanser hücresi”nin gerçek anlamıdır.

Çünkü siyonizmin bağrından –tıpkı kanserli bir hücre gibi büyüyen– ne barış doğar ne de istikrar. Siyonizm, sahte “Nil’den Fırat’a” ideali gerçekleşene kadar savaşın sürmesini istemektedir. Ancak başarısız olmamak için tek tek ülkeleri hedef almakta, saldırıya uğrayan devletlere yardım edilmesini engellemeye çalışmaktadır. Dolayısıyla siyonizmin bu kanser hücresiyle mücadele etmenin tek yolu, İslam ümmetinin el ele vermesi, tüm ülkelerin İslami birliğe sarılması ve Filistin’in özgürlüğü idealini hayata geçirmesidir.

www.kudusgunu.com

 



Makaleler

Döviz Kurları

Güncel

Hava Durumu

Link kopyalandı!