YAZAR MUHAMMED CAN: SİYONİSTLER İSTEMESE DE ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAKTIR

Bu konu üzerine Almanya’da mukim Türkiyeli yazar ve aktivist Muhammed Can ile görüştük ve kendisinden konu hakkındaki fikirlerini, özelde Gazze genel manada Filistin İslami Direniş Hareketi’nin geçmişini, bugününü ve geleceğini de ondan onun bakış açısı ile öğrenmeye çalıştık. 

Görüntülenme: 310 Tarih: 26 Kasım 2023 11:10
YAZAR MUHAMMED CAN: SİYONİSTLER İSTEMESE DE ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAKTIR

Siyonist ve işgalci rejim İsrail, toplumsal olarak tarihi bir şok yaşıyor. Beklenmeyen bu askeri operasyon yalnız işgal altındaki Gazze ve tüm Filistin’de değil belki bölgede hatta belki de dünyada yeni dengeler yeni siyaset ve oluşumlar ortaya çıkaracak.

Bu konu üzerine Almanya’da mukim Türkiyeli yazar ve aktivist Muhammed Can ile görüştük ve kendisinden konu hakkındaki fikirlerini, özelde Gazze genel manada Filistin İslami Direniş Hareketi’nin geçmişini, bugününü ve geleceğini de ondan onun bakış açısı ile öğrenmeye çalıştık.

Soruları ve cevapları da siz okuyucularla paylaşırken devam etmekte olan direniş ve zafer için Allah’a dua ederken, işgalci rejim İsrail’in ise Gazze’de uyguladığı soykırımı, buna sessiz kalan Arap ve sözde İslam dünyasını da kınıyoruz.

Direniş Hareketi’nin geçmişini, bugününü ve geleceğini de ondan onun bakış açısı ile öğrenmeye çalıştık.

Soruları ve cevapları da siz okuyucularla paylaşırken devam etmekte olan direniş ve zafer için Allah’a dua ederken, işgalci rejim İsrail’in ise Gazze’de uyguladığı soykırımı, buna sessiz kalan Arap ve sözde İslam dünyasını da kınıyoruz.

 

Evvela, Allah’tan İslam için ümmet için ve mustazaf halk için kıyam eden ve direnen Müslümanlara yardım, sabır ve zafer nasip etmesini dilerim.

 

1- Muhammed Bey, Aksa Tufanı Operasyonu’nda 40 günü geride bıktık. Şimdi daha net ve daha sağlıklı analizler yapılabilir. Bu operasyon Hamas’ın kendi başarısı mı ve operasyon ile amaç-hedef ne olabilir?

 

Bismillahirrahmanirrahim.

Sorularınıza direniş cephesi ekseninde cevap vermeden önce, bir hususa açıklık getirmeliyim. 

O husus da şudur ki aziz okuyucular, olaylara bakışımızı bölgesel ve küresel ve aynı zamanda makro değerlendirmelerle ele aldığımızı bilmeleridir.

İkinci bir hususta, İslam inkılabı ile birlikte o güne kadar var olan satranç, puzle gibi dünya siyaset ilkelerinin İslam inkılabından sonra Labirente dönüşmesidir.

Okuyucu da pek ala çok iyi bilir ki Labirent(dolambaç) tek çıkışı olan bir oyundur. Biz, bu oyunun ‘’rol liderlik ekseni’’ ile yeni bir dünya düzenine çıkacağına inanıyoruz.

Üçüncü ve bize göre en önemli husus ise İslam dünyasında İslam inkılabı ile birlikte taşlar yerinden oynamış ve bölgenin Asil evlatları, despot iktidarları yıkmadan, bölgenin asla sükûnete ulaşamayacağıdır. Son hususu İmam Humeyni(a.s)’dan esinlenerek belirttim. Zira İslam İnkılabının zaferinden sonra, Rahmetli İmam Humeyni, İslam dünyasına atıfta bulunarak: “Bölge yeniden kendi dinamikleri ve aktörleri eliyle şekilleninceye kadar istikrar bozulmuştur. Büyük ve çalkantılı bir döneme giriyoruz.” Dediğinde, İslam Devriminden sonra baş gösteren evrensel buhranları ve özellikle İslam dünyasının mukadderatını, o günden gördüğünü söylemek istiyordu.

Şimdi sorunuza dönelim.

Aksa Tufanı operasyonu ile işgal edilmiş Filistin topraklarının Gazze mıntıkasında Filistinin kurtuluşu ve buna ek olarak İslam dünyasının diktatörlerden ve krallıklardan kurtuluş savaşının başlangıcıdır diyebiliriz. Bölgenin siyasi oluşumlarının tamamı yapaydır. Hiçbir bölgesel rejim ki bunların başta gelenleri Suud, Mısır ve Türkiye’dir.  Geri kalan minik devletçiklerin hemen hepsi, belirttiğim üç devletin uyduları statüsündedirler.

Aksa Tufan’ı Operasyonu eleman kuvvetlerinin, tamamen yerli Filistinli mücahitlerden oluşması kadar doğal bir durum düşünülemez. Ancak operasyonun taktik, strateji ve lojistik desteğinin İslami direniş cephesine manevi ve maddi bağlılığının alenen bilindiği, İslami direnişin çekirdeği olan İran İslam cumhuriyeti ve onun liderliği tarafından bir şekilde rol aldığı, tartışmaya kapalı bir gerçekliktir.

Amaç; gayet acık ve nettir. Bir asra mütekabil, Siyonizm’in adım adım işgal ederek adeta Filistinlerin ana yurdu olan topraklarının tamamına yayılan işgale son vermektir.

 

2- Filistin direnişi bu güne nasıl geldi? Yani kısaca, El Fetih dönemi ve daha sonra da Hamas dönemini kısaca özetler misiniz?

 

Filistin direnişi, İslam inkılabının zaferinden önce Yahudilerle Müslümanlar arasında tam olarak inanç çatışması olarak algılanmamıştı. Dahası Müslümanlar, Yahudilerin adım adım işgal ile hâkim olmak istedikleri bu terör savaşlarına, dinsel veya ideolojik olarak bakmayı düşünememişlerdi. Şayet Polonyalı bir gazeteci(Theodor Herzl)’in ütopyasına kurban edilecek bir halk ve bu halkın vatanı varsa, bu halkın sahip olduğu inanca mensup ümmetin olmayışını da beraberinde getirir. Ki bu böyle değil ve olamazdı da! Yani buradaki sorun, 1948 deki Nekbe öncesi veya sonrası değişen olguları bir bütün olarak görmek lazım. Nekbe’den önce de bu böyleydi.

Nasıl ki Osmanlının(Osmanoğulları devletinin padişahlıkla yönetilmesine rağmen, bugün İslam dünyasında hâkim olan sözde demokrasi şaklabanlığından daha kötü olduğunu sanmıyorum.)  parçalanması, bugün dahi Türk İslamcı aydınları tarafından yeteri kadar anlaşılmamış ise Filistin’in, küresel emperyalizmin ön kalesi olarak, Siyonizm’e sunulduğunu Arabi Müslüman aydınların yeteri kadar anlayamaması da aynı sebeplerdendir.

Filistin, ilk ciddi bilinç devinimini, (devinim diyorum, çünkü Filistin direnişi ne yazık ki hala istenilen İslami devrim bilincine ulaşamamış!) Irak İran savaşının son dönemlerine denk gelen süreçte başlattı.

El Fetih, kontrollü tepki mekanizmasıdır. İsrail ve Arap krallarının uydusu olarak sahnede olan uydu bir örgüttür. Bu örgütü, Filistin’in bağımsızlığı sürecinde müspet değerlendirmeye tutamayacağımız bir yana, Filistin direnişinin omuzlarından alınması gereken yük olarak görüyorum.

El Fetih, İşgalci düşmanı meşrulaştırmak için, Filistin halkına dayatılan bilinçli oluşturulmuş kirli bir enstrümandır. Böyle olduğunu Aksa tufanına vermediği destekten de rahatlıkla anlaşılmaktadır.

Hamas, an itibarı ile Filistin halkının meşru savunma gücüdür. Daha önceki röportajda da belirttiğim gibi bu örgütün(…ki Direniş cephesine entegre olması onu örgüt olmaktan çıkarmış, bölgenin meşru olgusu hüviyetine kavuşmuştur.); askeri, siyasi ve tarihi bilincine tamamen vakıf olmak gerek.

Filistin sorunu yoktur. Filistin’i işgal etmiş ve etmekte devam eden ve sadece Filistin’le yetinmeyecek olan, küresel emperyalizmin, bu cümleden başta Dünya terörünün hamisi olan ABD ve batı dünyasının koruma şemsiyesi olan NATO’nun destelediği Siyonizm sorunu vardır.

Bu cümleye eklemeden geçemeyeceğim küçük bir anekdot da El Fetih liderliğini üstlenmiş zevatın, sözünü ettiğimiz Siyonizm’e Filistin’de Siyonizm’in gönüllü maşası olmasıdır.

 

3- Direniş hareketlerinde bir artış ve son zamanlarda da bir birliktelik ortaya çıktı. Bunu nasıl karşılıyorsunuz, sebep-sonuçları nasıl olur?

 

İslam inkılabı ile birlikte şekillenen İslam ve İslam dünyasındaki direnişleri doğru okumak lazım.

Zira İslam inkılabından önce var olan İslami anlayış, günlük ibadi fıkıha indirgenmiş, toplumsal yaşamdan tecrit edilmiş, atıl ve egemen güçlerle barışmak için renkten renge bürünmekte sakınca görmeyen İslami bir anlayış hâkimdi.

Öyle ki bu anlayış, ümmet anlayışını tamamen yitirmiş, batılılarca dayatılan sistemlere, bu egemen güçler tarafından çizilmiş coğrafyalar ve belirlenmiş ırklar kutsallaştırılmış, yetinilmemiş, oluşturulan bu Sünni değerler uğruna, Müslüman halkların evlatları cepheden cepheye savaştırılırken, gerçekte batının çıkarları uğruna savaşıp öldüklerini dahi anlayamamışlardı.

Bugün İslam dünyasındaki direniş cephesi; Lübnan’dan Yemen’e, Yemenden Irak’a, Iraktan Filistin’e dek uzanan hareketler, bu çemberi kırmaya çalışıyor. Bütün bu hareketlerin gelişim süreci hiç şüphesiz İslam inkılabı ve onun kusursuz önderliğinden alınan rol model ilhamının ürünüdür. Bu sebepti. Sonuca varmak ise zaman alacaktır.

Fakat bilinmelidir ki sebepler, sonuca gitmenin ilk aşamasıdır. Direniş hareketleri rol model liderlik felsefesini içselleştirdikçe başarı oranı artacak, başarı oranı arttıkça da sonu zafer olan nihai hedefine ulaşacaktır. Bu hedef; bil fiil işgal edilmiş büyük İslam coğrafyasının özgürleşmesi ve tek liderlik potasında, ümmet ruhunun oluşmasıdır. Nitekim Lübnan, Yemen ve Irak direniş cephelerinin sahneye çıkışı İslam inkılabının ürünü olduğu tartışmasız bir gerçekliktir.

‘’Dikkat çekmek istediğim husus, geçmişte var olan bölgesel ve katkılı direnişlerin, ilahi önderlik felsefesi potasında, velayet eksenli İslami direnişe dönüşme süreci dir.’’ Yahya Sinvar, bu konuda bir örnekliktir!

 

4- Son Gazze direnişi İsrail’i zor duruma bırakmış gibi gözüküyor. Devlet olmayan bir direniş hareketi en güçlü istihbarat ve orduya karşı direniyor ve hala da direnmeye devam ediyor bu konuda ne dersiniz? İsrail’in geleceğini nasıl görüyorsunuz?

 

Hamas’ın 1987’den bu güne kadar uzanan direniş süreci, bu süreçte herketin kendi adına yeni bir taktiğin geliştirip geliştirmediği konusu ayrıca değerlendirilmeli. Biz biliyoruz ki HAMAS’tan önce de devlet statüsü olmadan, ABD ve Siyonist İsrail’in güçlü ordu ve istihbaratına rağmen, Hizbullah direnişi vardı ve bu kuvvet birçok kez sözünü ettiğimiz ordulara karşı zaferlere imza attı. Muhtemelen Hamas, Hizbullah’tan bu mana da büyük deneyimler kazandı.

Aksa Operasyonu ile birlikte Hamas, Hizbullah”ın ardılı olarak,  dünya savaş literatürüne yeni bir Paradigma kazandırdı. O da İsrail diye bir devletin bu bölgede yerinin olmadığını ve geleceğinin de olmayacağıdır. Batının, İslam dünyasının bünyesinde uç beyliği görevini üstlendirdiği İsrail’in, yine batının ileri kalesi konumundaki bu köksüz işgalcilerin oluşturduğu şebekenin, yapay bir devlet olduğunu, Hamas tescilledi.  Bu terör çetesinin, gerçekte Küresel Kapitalizmin öncü vurucu ve koruyucu gücü olduğunu, Hamas’ın ‘’AKSA TUFANI’’ operasyonu ile birlikte, dünya halkları da öğrenmeye başladı.

 

5- Gazze savaşı bölgesel savaşı veya dünya savaşını tetikler mi? Direniş hareketlerinin tutumu ve özellikle İran’ın Gazze direnişine olan bakışını açıklar mısınız?

 

Kesinlikle tetikledi. Tetikleyecek değil tetikledi. Bir tarafta İsrail cephesi adına ABD, Fransa, İngiltere, Almanya’nın başrolde olduğu batı bloku, diğer tarafta direniş cephesi adına Irak, Yemen ve Lübnan’daki İslami mukavemetlerin oluşturduğu eksen tarafından yürütülen savaş.

Tabii Batı cephesi adına Riyad, Ankara ve Kahire başta olmak üzere, İslam dünyasının diğer müptezel rejimlerini de unutmamak gerekir.

Direniş cephesi veya hareketleri; rol model liderlik felsefesi ile şekillenmiş. Bu cephe, inanç eksenli sorumluluk ve adanmışlıkla hareket ediyor.  Bundan dolayı İran Gazze direnişinin çok daha ötesine bakıyor. Yani İsrail virüsünün bölgeden tamamen sökülüp atılmasıdır. Bura da değinmek zorunda olduğumuz bir diğer hassas konu ‘’Arap kabile iktidarları’’nın korkulu rüyası, tamda burada başlıyor.

Bu kabile iktidarları, çok iyi biliyorlar ki direniş cephesinin başarıları çoğaldıkça, sıranın kendilerine geleceğidir.

  

6- Haber ve gelişmeler Ukrayna-Rusya ekseninden, Filistin-İran eksenine kaydı, geleceği nasıl görüyorsunuz?

 

Ukrayna savaşı, iflasın eşiğine gelip can çekişmekte olan Küresel emperyalizme adeta taze kan pompalamak için bilinçli şekilde, Rusya’ya dayatılan, senaryosu küresel emperyalizmin hamisi ABD/NATO tarafından yazılmış bir savaştır.

Ayrıca, Küresel/Global Medya; Küresel Kapitalizm ve dolayısı ile Küresel Siyonizm egemenliği özlemi taşıyan Küresel Yahudi sermayesi ile yaşamaktadır.

Bu durum da Küresel kapitalizmin koruyucu gücü olan ABD/NATO’yu kedine hizmet ettiren Küresel Siyonlar, Rusya karşısında istediği başarıya ulaşamamanın verdiği ezikliği de unutmadan, kendileri için hayati önem taşıyan İsrail’e öncelik vermemesi düşünülemez. Durum böyle olunca, Küresel medyanın düdüğünü istedikleri yönde öttürme hakkına da sahip olmuş oluyorlar.

Hamas’ın, Dünya Siyonizm larvasının kuluçkası olan İsrail’e aksa operasyonu ile saldırması, gayet tabiidir ki Siyonizm virüsü kuluçkasını koruma refleksinin kendiliğinden devreye girmesidir. Günümüz dünyasında Siyonizm’e ve onun şom emellerine karşı direngen duran yegâne güç hiş kuşkusuz İran ve İran eksenli direniş cepheleridir. Bizim bu tespitimizi, Küresel Kapitalizmin hamisi ABD ve Küresel Siyonistler de biliyor. Bu durumda dünya gündeminin yeni haber konusu ve kaynağının Filistin ve İran eksenli cephenin olması gayet normal karşılanmalı.

Geleceğe yönelik kanaatimiz, Küresel Kapitalizm ve onun özlem duyduğu Küresel Siyonizm hayallerinin kesinlikle gerçekleşmeyeceğidir. Bizim bu kesinlik ifademizin esin kaynağı İlahi vaaddir.

Onlar(Batı-Siyonizm ve inançsızlar), istemese de Allah, nurunu tamamlayacak. Büyük insanlık ailesinin vicdani sesini harekete geçiyor. Özelde İslam dünyası, genelde dünyanın diğer halkları uyanıyor. Latin Amerika dan Avusturalya ya, Afrika dan Asya ya, beşeriyete müptela olmuş Kapitalizm ve Siyonizm virüsüne karşı, büyük savaşın küçük provası niteliğinde olan protesto eylemeleriyle alıştırmalar yapılıyor.

Ve ‘’Evrensel adaleti tesis edecek olan Mehdeviyet devleti’’ne doğru gidiliyor…

Son cümle: Türkiye de Şekillenecek olan İslami direniş medyasına yayım hayatlarında başarılar dilerim.

Röportaj: Murat Nazlı

israilpost.com.tr

Yorumlar