Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının başında grip olduğunu belirterek şunları söyledi: ‘Son birkaç gün içinde olanlar için tüm sevenlerimden özür dilerim. Zihinlerinizi meşgul ettim. Benim için dua eden herkese teşekkür ediyorum.’
Nasrallah aynı zamanda Suudi ve Siyonist medyanın sağlığıyla ilgili dedikodular yaydığına değinerek şunları söyledi: ‘Endişelenecek bir şey yok, emin olun. Son 30 yıldır soluk borumda hafif bir alerjim var ve Seyyid Abbas şehit edildiğinde bu yüzden hastaneye kaldırılmıştım.’
Hacı Kasım Velayetin bir askeriydi
Hizbullah Genel Sekreteri sözlerine şöyle devam etti: ‘Hz. İsa'nın doğumunu ve yeni yılı tebrik ediyor, yeni yılın Lübnan ve tüm bölge halkı için bereket, açılım ve umut dolu bir yıl olmasını temenni ediyorum. Birkaç gün önce Hz. Fatıma Zehra'nın (s.a) şehadet yıl dönümü ve aralarında Ayetullah Şeyh Misbah Yezdi, Allame Şehit Şeyh Nemr el-Nemr'in de bulunduğu çok sayıda âlimin ölüm yıl dönümü vardı. Geçtiğimiz günlerde bazı sevdiklerimizi de kaybettik ve onlara başsağlığı diliyorum.’
Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının devamında Allame Nesim Atavi’nin vefatına değinerek, ailesine başsağlığı diledi ve şunları söyledi: ‘Son yirmi yıldır Hacı Kasım Süleymani, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun Kudüs Gücü'nden sorumluydu. Hacı Kasım, sahalarımıza girdiğinde şu üç özelliği vardı: İlk özelliği, karakteri, dürüstlüğü ve samimiyeti ve aynı zamanda üstün derecede takvalı oluşu ve Allah'a kavuşma arzusuydu. İkinci özelliği ise velayet askeri olması ve ilk yönelim ve stratejilerde yaptığının velinin yani İmam Hamanei'nin kurallarına göre olmasıydı. Hacı Kasım, İran cumhurbaşkanlığı için önerilen seçeneklerden biriydi, ancak bunu reddetti ve cihat faaliyetinde kalmayı tercih etti. Hacı Kasım velayetin generali değildi, o, velayetin askeriydi ve mezarına “Velayetin askeridir” yazılmasını vasiyet etti. O böyle yaşıyordu.
Maalesef, bazıları hala direniş ekseni üyesi ülkelerin İran'a bağlı olduğunu düşünüyor. Ama durum asla öyle değil, onlar vatanlarına ve kutsallarına inanan güçlerdir ve Hacı Kasım onlara yardım etmek için gelmiştir. Hacı Kasım, aklı, zekâsı, sürekli varlığı ve samimiyeti ile direniş ekseni gruplarını koordine etmeyi ve birbirine bağlamayı başardı. O, bu güçlerin her birine girdi ve onların güçlerini ikiye katladı. Hacı Kasım onları maddi olarak ve fikri olarak destekledi ve görüşmelerle ve doğrudan cephelerde ve ön saflarda bulunarak onlara umut verdi.’
Hacı Kasım Amerika’nın bölgedeki iki model projesiyle mücadele etti
Seyyid Hasan Nasrallah şu ifadelerde bulundu: ‘Hacı Kasım son yirmi yılda, bölgede iki model Amerikan projesiyle mücadele etti. Amerika'nın bölgedeki planı hegemonya, hâkimiyet ve her şeyi alma planıydı ve İsrail bu projenin merkezinde yer alıyordu. Şehit Süleymani ve diğer şehit komutanların mücadele ettiği Amerika'nın bölgedeki planının ilk modeli Lübnan ve Filistin'deki “Yeni Ortadoğu” planıydı.
Amerika’nın planının ilk versiyonu, 2001'de George Bush’un iktidara gelmesinden sonra başlatıldı. Yayınlanan bilgilere göre Afganistan bu planda yer almıyordu. 11 Eylül, ABD'nin Afganistan ve Irak'a girme ve İran ve Suriye'ye yaklaşma planı için bir baskıydı. Filistin ve Lübnan'daki direnişi hedef alma işi 2006'da başladı. Çok uluslu güçlerin, havaalanları, limanlar ve sınırlardaki işgali ve dayatması bu planın gerektirdiği şeyler arasındaydı.
Hacı Kasım Süleymani, burada bir komutan olarak ön cepheye girdi. İran ve Suriye direndi ve sebat etti ve düşman Temmuz savaşında bu şekilde yenildi. Eğer Siyonistler Lübnan'a karşı savaşı kazansaydı, Suriye'ye karşı bu savaş da devam edecekti. Ancak bu olmadı ve burada Şehit Süleymani sahaya girdi. Irak'taki Şii ve Sünni gruplar, işgalci güçlerle samimi bir şekilde savaştı ve o günlerde operasyonlar mükemmeldi. Onlar, işgalci güçlere bir geri çekilme planı dayattılar. Ancak düşman bunu ertelediğinde, onları çıkmaya zorlamak için operasyonlar yoğunlaştı.’
Amerika’nın planının birinci ve ikinci modelleri başarısız oldu
Seyyid Hasan Nasrallah şu ifadelerde bulundu: ‘Irak'taki direniş eylemini, İran ve Suriye'deki istikrarı, Lübnan ve Filistin'deki direnişi bir araya getirirsek, sonuç Amerika’nın planının ilk modelinin sona erdiği ve başarısız olduğudur. Amerika’nın planının ilk modelinin sonucu, Trump'ın gizlice Irak'a gitmek zorunda kalmasıydı ve Trump’ın kendisinin de itiraf ettiği gibi ABD bu ilk modele yedi trilyon dolar harcamıştı. Eğer İran böyle bir pozisyon almasaydı, Suriye direnmeseydi, milletlerin nezdinde direniş iradesi olmasaydı ve Amerika bölgemizi işgal etseydi ne olurdu?!’
Seyyid Hasan Nasrallah, Amerika’nın planının ikinci modeline de değinerek şunları söyledi: ‘İkinci versiyon Obama ile başladı ve onlar kitlesel savaşların başarısız olduğunu ve savaşlarda İsrail'e güvenmenin başarısızlık olduğunu anladılar. Amerika'nın bölgedeki müttefikleri, Amerika'nın Zeynel Abidin Bin Ali'yi (Tunus'ta) ve Hüsnü Mübarek'i (Mısır'da) desteksiz bıraktığını görünce dehşete kapıldılar. Obama ve ondan sonrakiler, Amerika’nın planının ikinci modelini izlediler. Amerika’nın planının ikinci versiyonunda, savaşlar, insanların birbirleriyle savaşması ve tekfircilerin getirilmesi şeklinde içsel bir şekil kazanmış ve bunun sonucunda savaş bir kabile şeklini almıştır.
Amerika’nın planının ikinci modelinde Süleymani ve el-Mühendis, sahada olmaları gerektiği için alenen harekete geçtiler. Bu planın ikinci versiyonu da Süleymani ve el-Mühendis'in direnişi, istikrarı ve bölgedeki varlığı nedeniyle başarısız oldu. Bu iki büyük ve tarihi başarısızlığın ardından Trump geldi. Trump, direniş eksenine karşı kararlı bir saldırı gerçekleştirmesi gerektiğini gördü ve bu da General Süleymani ve el-Mühendis'e suikast düzenlemekti. Bu suikastın amacı direnişin belini kırmak, Iraklıları korkutmak ve Suriye, İran, Lübnan ve Filistin'deki direniş ekseni üyelerini zayıflatmaktı. Hacı Kasım Süleymani'nin mektebi güçlenerek yoluna devam ediyor. İnsanlara şunu ilan ediyorum; Hacı Kasım Süleymani'nin mektebi onun halefinin vasıtasıyla çalışmalarına ve yoluna devam edecektir.
Amerika'nın planları, Şehit Süleymani'nin naaşının milyonlarca ve tarihi bir şekilde defnedilmesiyle tam tersi bir sonuç verdi. Şehit Süleymani'nin cenaze töreni İranlılar için ilham verici bir sembol, İranlı komutanlar için ise bir istikrar unsuru oldu. Amerika’nın Irak'taki planı da merciiyetin fetvası, bu ülkedeki tüm kesimlerin vefalı dayanışması ve Bağdat'ta milyonlarca kişinin katılımıyla düzenlenen ve bu ülkedeki Amerikan birliklerinin ülkeyi terk etmesini istedikleri protestolarla tam tersi bir sonuç verdi. Amerika ve Trump, Şehit Süleymani'ye suikast düzenleyerek hedeflerinden hiçbirine ulaşamadı. Ancak Şehit Süleymani'nin Allah'a, peygamberlere ve Allah’ın velilerine kavuşmak olan hedefleri gerçekleşti.
Filistin’de “Kudüs’ün Kılıcı” ve “Meydanların Birliği” savaşları ve Filistin ulusunun istikrarı yaşandı. Süleymani'nin şehit edilmesinin ardından yüzyılın anlaşması planı bozuldu ve Lübnan caydırıcılık kurallarını kurdu. Sınırların çizilmesi konusunda da bu ülke galip geldi.’
Amerika’nın planının üçüncü modeli ekonomik savaştır
Seyyid Hasan Nasrallah sözlerine şöyle devam etti: ‘Amerika’nın planının üçüncü modeli, ekonomik savaşla başlamıştır ve bunun daha fazla açıklanması gerekmektedir. İçinde delilerin de bulunduğu Siyonistlerin yeni kabinesi aptallıklarıyla bu rejimin sonunu hızlandıracaktır. Mescid-i Aksa'ya, Filistin ve Kudüs'teki İslam’ın ve Hristiyanların kutsal mekânlarına yönelik saldırı sadece Filistin'in durumunu patlama noktasına getirmekle kalmayacak, tüm bölgeyi patlatacaktır. Biz, Lübnan'ı koruma konusunda çatışma kurallarında herhangi bir değişiklik hususunda asla taviz vermeyeceğiz.’
Lübnan Cumhurbaşkanı direnişe karşı komplo kurmamalıdır
Hizbullah Genel Sekreteri konuşmasının devamında şunları söyledi: ‘Aslında gözler bu yeni Siyonist kabinede, Filistin'de, Kudüs'te, Batı Şeria'da ve Mescid-i Aksa'da. Lübnan direnişinin desteğe ihtiyacı yok. Direnişin istediği şey, direnişi sırtından bıçaklamayan, ona komplo kurmayan bir cumhurbaşkanıdır ve bu bizim doğal hakkımızdır. Cumhurbaşkanının bazı özellikleri olmalıdır ve ben bu özelliklere direnişe karşı komplo kurmaması ve bizi sırtımızdan bıçaklamaması özelliğini de ekledim. Bu bizim hakkımızdır.
Direnişi sırtından bıçaklamayan, yani ülkeyi iç savaşa sürüklemeyen uzlaşma ve diyalog isteyen ve Lübnan'ın tehdit ve tehlikelere karşı korunmasına yardımcı olan bir cumhurbaşkanı istiyoruz. Bu, tüm ülkenin yararınadır.
Cumhurbaşkanı seçiminin sonucunun İran’ın nükleer müzakerelerinin sonucunu beklediği yönünde haberler yayıyorlar. Bu ifadenin asılsız ve doğru olmadığını kaç kez tekrarladık. İran, Lübnan'ın içişlerine veya başka bir ülkenin içişlerine karışmaz. Cumhurbaşkanı seçimi meselesini İran'ın nükleer müzakerelerine bağlayan herkes cahildir. İran ve ABD arasındaki nükleer müzakereleri bekleyenler onlarca yıl bekleyebilir ve bu şekilde biz cumhurbaşkansız kalırız. Amerika başka meseleleri gündeme getirmeye çalışsa da İran nükleer mesele dışında herhangi bir meseleyi müzakere etmedi. Hatta eğer Suudiler İran'la müzakere masasına otursalar bile öncelikleri Lübnan değil, Yemen savaşından kurtulmak olacaktır.’
Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının son bölümünde Lübnan’da partiler arasındaki ihtilaflara ve Hizbullah'ın görüşmelere verdiği desteğe değinerek, gelecek konuşmasında Amerika’nın planının üçüncü modeli olan ekonomik savaştan bahsedeceğini söyledi.
rasthaber