Siyonist İsrail ordusu, asker açığını kapatmak amacıyla olağanüstü bir adım attı. “Yeniden Başlayanlar” adı verilen operasyon kapsamında 15 bine kadar yoklama kaçağına af getirildi ve bu kişilerin yeniden silah altına alınacağı duyuruldu.
Bu karar, Gazze’den Lübnan’a, İran’dan Suriye’ye kadar uzanan çok cepheli savaş yükünün orduyu giderek daha fazla zorlamasıyla alındı.
YDH'nin El-Ahbar yazarı Yahya Dabuk’tan aktardığına göre girişim yalnızca İsrail içindeki gençleri değil, yurtdışında yaşayan Yahudileri de hedefliyor. Ordu, askerliğe katılımı artırmak için geniş çaplı bir seferberlik planı hazırlamış durumda. Söz konusu hamle, basit bir ek çağrı değil; askeri kurumun içinden yükselen bir olağanüstü hâl ilanı niteliğinde değerlendiriliyor.
Ordunun açıklamalarına göre asker açığı, yönetilemez bir noktaya ulaşmış durumda. Artan görev yükü, mevcut kapasitenin ötesine taşarken, kaçaklara tanınan af için yalnızca birkaç günlük süre verildi. Bu kısa süre “son şans” olarak ilan edildi. Kaçakların gönüllü dönüşü için tüm adli dosyalarının silineceği söylenirken, yeniden kayıt yaptırmayanların gözaltına alınacağı ve kanuni yaptırımlara tabi tutulacağı vurgulandı. Böylece teşvik ve tehdit unsurları aynı anda devreye sokuldu.
Bu adımın zamanlaması da dikkat çekiyor. Çünkü Gazze’de savaş halen devam ediyor. 7 Ekim 2023’ten bu yana süren saldırılarla birlikte, Lübnan cephesinde iki aydan uzun süren çatışmalar yaşandı, İran’la doğrudan bir karşılaşma gerçekleşti. Suriye sınırında ise savunma ve sızma operasyonları için birlikler konuşlandırıldı. Lübnan hattında da yeni bir savaş ihtimali göz ardı edilmediği için geniş ölçekli yığınak sürüyor.
Siyonist İsrail ordusunun kuruluşundan bu yana dayandığı zorunlu askerlik ve yedek kuvvet sistemi, bugün en ağır sınavını veriyor. Bu durumun yansımaları açıkça görülüyor: Binlerce ölü ve yaralı, engelli askerler, on ayı aşkın süredir silah altında tutulan yüz binlerce yedek, iş gücü kaybı nedeniyle çöken sivil kurumlar ve hızla artan kaçaklık. Ordunun tahminine göre önümüzdeki bir buçuk yıl içinde on binlerce kişi daha askere gitmeyi reddedecek.
Askerlikten kaçış artık bireysel bir tercih değil, toplumsal bir olguya dönüşmüş durumda. Toplumun yaklaşık beşte birine yayılan bu eğilim, ordu açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Üstelik askerlikten kaçmak eskisi gibi utanç verici görülmüyor; aksine kitlesel protestolar düzenleniyor, celp kâğıtları yakılıyor ve “Öleceğiz ama askere gitmeyeceğiz” sloganları atılıyor.
Ordunun bu yeni operasyonla hedeflediği kesim ise alışıldık şekilde askerliği reddeden ultra-Ortodokslar değil. Aksine, normal koşullarda zorunlu hizmete katılması gereken gruplar öne çıkıyor. Bu da sorunun, yalnızca dini gerekçelerle askerlikten muaf olan kesimleri değil, daha geniş toplumsal katmanları sardığını ortaya koyuyor.
Verilere göre af kapsamına özellikle orta ve dar gelirli genç erkekler ile kadınlar giriyor. Ayrıca, 18-25 yaş arası diaspora Yahudilerinin de orduya katılması için çağrı yapıldı. Özellikle ABD ve Fransa’daki gençlerin İsrail’e gelip hizmete başlaması planlanıyor. Tahminler, bu yolla yılda 10 binden fazla kişinin seferber edilebileceğini gösteriyor ki bu sayı, İsrail içinden sağlanabilecek yoklama kaçaklarının toplamını aşıyor.
Ordu bu adımı “yaratıcı bir çözüm” olarak sunsa da, aslında iç krizini aşamadığını ve çareyi ülke dışından devşirmekte bulduğunu gösteriyor. Bu durum, İsrail’in geleceği hakkında soru işaretlerini artırıyor. Vatandaşların askerden kaçtığı bir ortamda, ideolojik gönüllülere dayanan bir devlet manzarası ortaya çıkıyor.
Bununla birlikte, ultra-Ortodokslar için de özel düzenlemeler yapıldı. Ayrı birlikler, koşer gıda, dini kurallara uygun kıyafet ve seküler kültürden arındırılmış ortam gibi koşullar sağlanarak onların da yeniden orduya kazandırılması hedefleniyor. Bu tablo, İsrail ordusunun giderek farklı toplumsal kesimlere göre parçalanmış yapılara yöneldiğini ve reddeden gruplara uyum sağlamak zorunda kaldığını gösteriyor.
Tüm bu gelişmeler, yalnızca asker açığını kapatma çabasından ibaret değil. Aslında doğrudan savaş kararlarıyla bağlantılı. Özellikle Gazze’nin işgaline ilişkin siyasi karar, ordu tarafından başlangıçta reddedilmiş, ancak sonunda uygulanmak zorunda kalınmıştı. Şimdi atılan bu adım, ordunun siyasete gönderdiği açık bir mesaj niteliği taşıyor: Siyasi hesaplarla alınan kararları yerine getirmek giderek zorlaşıyor ve ordu, imdat çağrısı yaparcasına takviye arayışına giriyor.